Prof. Dr. Özlem Arzu Azer
Kadınların her türlü şiddete ve ayrımcılığa maruz kaldığını rakamlarla ortaya koyan raporları değerlendiren Prof. Dr. Özlem Arzu Azer dünya genelinde her gün 137, yılda ise 87 bin kadının aile bireyleri ve eşleri tarafından öldürüldüğünü söyledi. Erkeklerin kadınları özellikle karar verme merciinde istemediklerini vurgulayan Azer, “Bu yüzden kadınların parlamentolarda temsil oranı yüzde 21” dedi.
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Uluslararası Dayanışma günü kapsamında dünya genelinde kadınlara yönelik ayrımcılığa dair yapılan araştırmaları değerlendiren İstanbul Esenyurt Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Özlem Arzu Azer önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Özlem Arzu Azer, 2017 verilerine göre dünyada her gün 137, yılda ise yaklaşık 87 bin kadının kasten öldürüldüğünü, bunun 50.000 inin en yakınları olan aile fertleri tarafından öldürülürken 30.000 inin eski eş veya erkek arkadaşı tarafından öldürüldüğünü dile getirdi. Kadınlara uygulanan fiziki ve cinsel şiddetin yanı sıra ekonomik ve psikolojik şiddetin de altını çizen Azer, erkeklerin kadınları özellikle karar verme merciinde istemediklerinden dolayı kadınlar ve erkekler arasındaki en büyük uçurumun politikadaki temsil alanı olduğuna dikkat çekerek, “En son yapılan araştırmalara göre kadınların parlamentolardaki temsil oranı yüzde 21. Türkiye’de ise 17 bakandan sadece ikisi kadın. Bu rakamlar bize kadının temsilinin görünür pozisyonlarda ne kadar arka planda kaldığını gösteriyor” dedi.
“Kadınlar ikinci sınıf olarak görülüyor”
Özlem Arzu Azer, feminist filozof Simone de Beauvoir’ın de ifade ettiği gibi kadınların erkekler tarafından “öteki” statüsünü benimsetilmeye çalışıldığını söyleyerek, “Beauvoir’e göre ‘kadın aslında çok özerk ve özgür bir varlık. Buna rağmen erkeğin kendisine benimsetmeye zorladığı ‘öteki’ statüsünü kabul etmeye zorlandığı bir dünyada yaşıyor. Erkeğin ise ötekine karşı algısının üstünlüğü sonucunda kadın ikinci cins olarak kabul ediliyor. Din, dil, kültür, coğrafya farklılığına rağmen dünyanın her yerinde kadının ‘nesneleştirilmiş öteki’ algısının değişmediğini görüyoruz” dedi.
“Aile üyesi tarafından dünyada her gün 137 kadın öldürülüyor”
Kadınların uğramış olduğu ve halen toplumların en büyük problemi olarak önümüze çıkan kadınlara yönelik fiziki şiddet ile ilgili rakamları da paylaşan Azer, “BM’nin en son yayınlanan 2017’ye ait bir araştırma raporuna göre; dünyada günde 137 kadın aile üyesi tarafından öldürülüyor. Bu araştırmaya göre yıllık bazda baktığımızda yaklaşık 87 bin kadın kasten öldürülüyor. Öldürenler kim; aile üyeleri, eşi, erkek arkadaşı 50 bin kişi aile üyesi veya eşi tarafından öldürülürken yaklaşık 30 bin kişi de eski eş ya da erkek arkadaş tarafından öldürülüyor. Türkiye’ye baktığımızda Bakan Süleyman Soylu’nun açıklamalarına göre 20 Kasım 2020 tarihi itibariyle bu yıl 234 kadın öldürülmüş. Açıklandığı kadarıyla her yıl ortalama 300 kadın öldürülüyor” dedi.
“Yasalar yeterli ama uygulama ve uygulatma konusunda yetersiziz”
Kadın cinayetlerinin önüne geçmek için yasaların yeterli olduğunu fakat uygulamak konusunda daha önemli adımlar atılması gerektiğini söyleyen Azer, “Cinayetlerin önünü almamız için işlevsel politikalara ihtiyacımız var. Yasalarımız yeterli ama bunu mutlaka doğru uygulamak ve uygulatmak lâzım. BM Raporuna göre, dünyada şiddete uğrayan kadınların sadece yüzde 40’ı polis ya da sağlık merkezi gibi destek birimlerine gitmişler ve bu yüzde 40’ın içinde sadece yüzde 10’u polise gitmiş. Kadın şiddete uğrasa bile hakkını aramıyor ve korkuyor. Bunlarla mücadele etmek için yasaların varlığının yetmediğini görüyoruz, çünkü o yasalar bize imkân verdiği halde cezalar alınması gerekenden daha az oluyor. Gerçekten yasalar uygulanırsa şiddetin önünü alabiliriz. Kadınlar maruz kaldıkları şiddete karşı mücadele etmeleri gerekirken çeşitli zorluklarla karşılaşıyorlar. Doğdukları günden beri cinsiyet ayrımcılığı ile karşı karşıya olan kadınlar şiddete karşı seslerini çıkarmakta tereddüt etmekteler. Kadınlarımızın özgüvenli olmaya ihtiyaçları var. Karşılaştıkları haksızlıklar karşısında susmamalılar ve haklarını aramaları için bilinçlenmeliler. Küçük ya da büyük örgütlenmelerle ve dayanışmayla da büyük yollar kat edebiliriz” şeklinde konuştu.
“Kadının finansal kaynaklara erişimi kısıtlanıyor”
Kadınların sadece fiziki ya da cinsel şiddete maruz kalmadığını psikolojik, ekonomik hatta dijital şiddet oranlarının da çok fazla arttığını ifade eden Azer sorunun temelinde erkek egemen toplum yapısının olduğuna vurgu yaptı. Özellikle ekonomik anlamda uygulanan şiddet hakkında da konuşan Azer, kadınlara uygulanan ekonomik şiddetten dolayı finansal bağımlılık oluştuğunu söyleyerek, “Fiziksel şiddeti konuşuyoruz ama ekonomik şiddeti konuşmuyoruz. Ekonomik şiddet çok normalleştiriliyor. Halbuki kadının finansal kaynaklara erişimi kısıtlanıyor. Yani erkek tarafından finansal bağımlı hale getiriliyor. Çalışmak istiyorsa çalışması engelleniyor. Hatta üzerine kapı kilitlenip evde hapsedilen kadınlar var. Ekonomik şiddetle mücadele çok çok zor ama kadınların bilinçlenmesi gerekiyor, bu kavramların ne olduğunu bilerek haklarına sahip çıkmaları gerekiyor. Bu mücadele de önce kadının özgüveniyle başlar” ifadelerini kullandı.
Parlamento temsil oranı yüzde 21, CEO oranı yüzde 7.4
2020 Dünya Ekonomik Forumu’nun yayınladığı ‘Cinsler Arası Uçurum Raporu’na göre, kadın ve erkek arasındaki en büyük uçurumun politikada temsil alanında olduğunu da vurgulayan Azer sözlerine şu şekilde devam etti;
“İncelenen ülkeler arasında kadının parlamentolarda temsil oranı yüzde 21. Türkiye de ise 17 bakanın sadece iki tanesi kadın. Kadının temsil hakkının ne kadar arka planda kaldığını görüyoruz. Parlamentoda böyle de iş hayatında farklı mı? Kadın orta düzey yönetici olabiliyor birçok sektörde ama üst düzey yönetici yani karar alma mekanizmasında yer almasına geldiğimizde bu oranlar çok çok düşük. En son yayınlanan bir rapora göre dünyanın en büyük firmalarını kapsayan Fortune 500 firmalarındaki kadın CEO oranı yüzde 7.4. Kadınlar yükselmek istedikleri zaman cam tavanlara çarpıyor ve erkeklerden daha çok kendilerini göstermek zorundalar. Kadının yeteneğinin yarısı kadar bilgisi veya becerisi olan erkekler çok daha kolay yükselirken kadın cam tavanla karşılaşıyor. Tabii bu cam tavanda kadın bazen kendi kendini frenleyerek daha ileriye gidemeyeceğini de düşünüyor, ama daha çok bu cam tavanın arkasındaki dinamik erkek egemen toplum. Erkekler kadınları özellikle karar verme merciinde istemiyorlar” diyerek sözlerini sonlandırdı.