Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Ve Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık.
Son günlerde adı sıkça telafuz edilen ’Mavi Bebek’ siber tehlikeye kapı aralıyor. Oyunun adının duyulmasıyla birlikte internette aranma sayısının artması bir oldu. Doç. Dr. Kırık, söz konusu durumun siber hırsızlara malzeme olduğunu belirterek, bu isimle uygulamalar geliştirildiğini ve bu uygulamalar üzerinden cihaza ait bilgilerin siber suçlular tarafından ele geçirilebileceğine vurgu yaptı.
Son zamanlarda çocuklara hitap eden birçok intihar oyunları gündeme geldi. Bunlardan en sonuncusu Mavi Bebek oyunu oldu. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Dijital İletişim Araştırmacısı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, bu tarz oyunların isminin telaffuz edilmemesi konusunda uyarılarda bulundu. Bu oyunların telaffuz edilmesinin çocukların ilgisini çektiğini vurgularken, siber zorbaların ekmeğine yağ sürüldüğünü söyledi. Doç. Dr. Kırık, henüz bu oyunla ilgili bir intihar vakası olmadığını belirtirken, çocukların akıllı cihaz kullanımı ile ilgili ailelere uyarılarda bulundu.
"Var olmayan bir olayın olmuş gibi sunulduğu durumu var"
Oyunun gündeme getirilmesine vurgu yapan Doç. Dr. Ali Murat Kırık, "Birkaç gündür Türkiye’nin gündemini meşgul eden bir intihar tuzağı Mavi Bebek popüler hale gelmeye başladı. Ancak somut verilere baktığımızda, bu oynadığını ifade eden ya da "Benim çocuğum bu oyunu oynadı" diyen Türkiye’de kimse bulunmamakta. Dolayısıyla buna şehir efsanesi diyoruz. Aslında var olmayan bir olayın olmuş gibi sunulduğu durumu var. Yaklaşık 6 sene önce ilk defa yayınlanmış Mavi Bebek oyunuyla ilgili bazı videolar var. Bunlar sosyal medyada yayıldı ve paylaşıldı. Bu videoların içeriğine baktığımızda çoğunun kurmaca olduğunu görmekteyiz. Dünyada da bu oyundan dolayı intihar ettiği ya da bu oyundan dolayı öldü denilen hiçbir vaka bulunmamakta. Şu an ekrana çıkan uzmanlar bunun çok büyük tehlike arz ettiğini ve çocukları intihara sürüklediğine dair bazı bilgiler ifade ediyorlar. Mavi Bebek dediğimiz akım gündemde yokken, Türkiye’de kimsenin haberi yoktu. Türkiye’de gündeme gelmesiyle arama motorunun istatistiklerine göre son 2 gün içerisinde en çok aranan bu Mavi Bebek oyunu oldu. Yani biz, farkında olmadan böyle bir şehir efsanesine ve siber zorbalara malzeme vermiş olduk. Dolayısıyla çocuklara kötülüğümüz oldu." dedi.
"Siber hırsızlar hemen yolunu bularak bu oyunun bir aplikasyonunu ürettiler"
Doç. Dr. Kırık sözlerine şöyle devam etti: "Farkındalık oluşturmak için bu tarz oyunları ifade etmemiz son derece önemli. Ancak şu ana kadar herhangi vakanın yaşanmadığı, siber emniyet güçlerine herhangi bir ihbarın olmadığı dönemdeyiz. Bunun, bütün Türkiye’nin sorunuymuş gibi sunulması, medyanın en çok izlendiği ve takip edildiği zaman diliminde bu konuya yer verilmesi çocukların ilgisini çekti. Çocuklar internet ortamında Mavi Bebek nedir diye aramaya başladı. Bundan haberi olmayan çocuk da ilgi duymaya başladı. Özellikle siber zorbalar ya da siber hırsızlar hemen yolunu bularak bu oyunun bir aplikasyonunu ürettiler. Bu aplikasyonu çocuklar merak edip indirdiklerinde siber hırsızlar, çocukların kişisel verileri, fotoğrafları ve video galerine ulaşabiliyorlar. Aslında biz, bu oyunun ismini vererek siber zorbaların ekmeğine yağ sürmüş olduk. Gerçek olmayan bir şehir efsanesini köpürterek siber zorbalara malzeme verildi. Aplikasyon sayesinde o videolar alınabilir daha sonraki süreçte ifşa videoları ve fotoğrafları olarak yayınlanabilir. En büyük tehdit asılında bu. Dijital farkındalığın oluşturulması, bu tarz oyunların ismini verilerek gerçekleştirilmez. Anne ve baba eğitimiyle, çocukları doğru yönlendirmeyle ve dijital bilincin tüm Türkiye’de yayılmasıyla bu farkındalık oluşur. Bu çok dikkat etmemiz gerekiyor."
"Tatilde çocukları bekleyen en büyük tehlikelerden bir tanesi dijital bağımlılık"
Yaz tatiline dikkat çeken Doç. Dr. Kırık, "Tatilde çocukları bekleyen en büyük tehlikelerden bir tanesi dijital bağımlılık. Okullar kapandıktan sonran anne ve babalar gelişi güzel şekilde tabletleri, akıllı telefonları ve televizyonları çocukların önüne veriyorlar. Buralarda görmediğimiz birçok tehdit bulunuyor. Bu tehditlerin çoğu siber zorbalık, cinsel istismar, ifşa vb. oluyor. Dolayısıyla çocukları bu tarz içeriklerle karşı karşıya bırakmak ailelerin yapmış olduğu en büyük hatalardan bir tanesi. Dijital bilincin oluşabilmesi adına öncelikle ailelerin gereken bilgi birikimine sahip olması gerekiyor. Özellikle bu tarz intihar tuzaklarının ya da akımların daha gece yarısı saat 2 ila 5 aralığında gerçekleştiğini görüyoruz. Bu kriminal zaman dilimi, internet ortamında suçların en yoğun işlendiği zaman dilimidir. Siber hırsızlar kredi kartı bilgilerini çalarken bu saatleri kullanırlar. Dolaysıyla çocukları bekleyen tehlike bu oluyor. Siber zorbalara ve cinsel istismar tehditlerine karşı anne ve babalar çocuklara bilinç aşılayacak. Yaz döneminde onlarla birlikte vakit geçirecekler. Onların web tarama geçmişlerini kontrol edecekler. Hangi uygulamaları yüklediklerini görecekler. Bilgisayarın programlar kısmına girerek hangi programları yüklediklerini görecekler. Buldukları programları internet aratacaklar." şeklinde konuştu.
"Yaz döneminde ’3T Diyeti’ni önermekteyiz"
Tatilde çocukların akıllı cihazları kullanmasına değinen Doç. Dr. Kırık, "Yaz döneminde ’3T Diyeti’ni önermekteyiz; televizyon, telefon ve tablet. Çocuklar bu dönemde yoğun şekilde oyun oynamakta ve sosyal paylaşım ağlarında vakit geçirmektedir. İster istemez bu periyot yaz döneminde giderek artmaktadır. Bu da daha fazla suça meyilli olmalarına sebebiyet vermekte, siber zorbalık ve akran zorbalığını beraberinde getirmektedir. Ailelere burada düşen en önemli görev; çocuklara akıllı telefon orucu tutturmaları ya da geçici süre bile olsa dijital dünyadan arınmalarını sağlamaktır." diye konuştu.
Doç. Dr. Kırık, sözlerini şöyle tamamladı: "Oyun ismi altında intihar tuzakları çocukların önüne çıkabilir. Yarın çok daha farklı ya da hiç duymadığımız isimlerle karşımıza çıkacak. İşte bu isimlerin telaffuz edilmesi doğru değil. Bu isimler telaffuz edildiğinde üstüne yenileri ekleniyor ve yeni akımlar ortaya çıkıyor. Bunlara farkındalık oluşturmak gerekir ama oyunların ismini vermeden ve çocukların dikkatini çekmeden medya aracılığıyla sunulması gerekir. Bu da medya okuryazarlığı açısından da büyük önem arz etmektedir."