Türkiye Gazetesi yazarı Ahmet Demirbaş, Gönül Sultanları köşesinde, Cennet’te verilecek makamlar konusunu anlattı.
Demirbaş’ın köşe yazısı şöyle: "Dert, bela istemek doğru değildir. Dua ederken, "Ya Rabbi, bana sıhhat ve afiyet ver" diye dua etmelidir. Ancak istemeden bir bela gelirse sabretmelidir. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadis-i şerifinde buyuruyor ki:
’Cennette Allahü teâlâ bazı kullarına o kadar yüksek makamlar, o kadar yüksek köşkler verecek ki, bakanların gözleri kamaşacak. Diyecekler ki: ’Bunlar kim, bu derecelere nasıl kavuştular. Hangi ibadeti yaptılar da bu makama kavuştular?’ Onlara şu cevap verilir: ’Bunlar öyle makam sahibi değil, bunlar çok ibadet edenler de değil; fakat bunlar dünyadayken çok acı çektiler, çok hastalık çektiler, çok üzüntü çektiler. Onun için Allahü teâlâ onlara bu dereceleri ihsan eyledi.’ Onları seyredenler, ’keşke dünyadayken ellerimiz parçalansaydı, vücutlarımız paramparça olsaydı, o kadar acıyı biz de çekseydik de, kardeşlerimize nasip olan nimet bize de nasip olsaydı’ diyecekler’.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerimde mealen buyuruyor ki:
"Bazı şeyler sizin çok zorunuza gider, çok gücünüze gider, üzülürsünüz. ’Bu musibet başıma nereden geldi?’ dersiniz. Hâlbuki bilmezsiniz ki, bu sizin için hayırlıdır. Bazı şeylere çok sevinirsiniz, ’yaşadık’ dersiniz. Bilmezsiniz ki, onlar sizin için kötüdür, şerdir."
Yine Peygamber efendimiz buyurdu ki:
"Allahü teâlâ buyurdu ki: Bedenine, evladına veya malına bir musibet gelen, sabr-ı cemille karşılarsa, [yani güzel sabrederse] kıyamette ona hesap sormaya hayâ ederim.) [Hakim]
Güzel sabır, gelen belaya razı olup, açıklamamak ve şikâyette bulunmamak demektir. Güzel sabreden, dünya ve ahirette kurtuluşa kavuşur... İbadetlerin, nimetlerin dışı bize acı gelirse de, içleri tatlıdır. Dışına değil, içine bakmalı. "Sabır acıysa da, meyvesi tatlıdır" buyuruluyor...
Bir zamanlar kadın evliyâdan Rabia-i Adviyye hazretleri çok ağır hastalanır. Yanındaki hizmetçiler derler ki:
-Anneciğim, siz herkese dua ediyorsunuz o iyileşiyor. Bir de kendinize dua etseniz.
Cevabında buyurur ki:
-Bir sevdiğiniz, bir dostunuz, bir arkadaşınız bir hediye getirse, size verse, kardeşim kusura bakma bunu kabul etmiyorum, iade ediyorum deseniz, onun kalbi kırılmaz mı?
-Elbette kırılır.
Bunun üzerine Rabia hazretleri onlara buyuruyor ki:
-Beni yoktan var eden, her an varlıkta durduran Rabbim, bana bir hediye göndermiş. Ben nasıl Rabbime ’yâ Rabbi bu hediyeyi geri al!’ diyeyim. Bu hastalık Ondan geldi, ben almadım, hiç kimseden de istemedim. Allahü teâlâ öyle lâyık gördü. "Rabia, sana bir hediye göndereceğim, bakalım sabır mı, isyan mı edeceksin?" dedi. Vallahi yapmam, Rabbimin verdiği bu hediyeyi geri veremem".