Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde yeni 10 yılda Türkiye tarımının yol haritasına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği ‘Tarım Ormanın Geleceği’ webinar serisinin ikincisi bugün gerçekleştirildi.
Tarım ve Orman Bakanlığı himayesinde yeni 10 yılda Türkiye tarımının yol haritasına katkı sağlamak amacıyla düzenlediği ‘Tarım Ormanın Geleceği’ webinar serisinin ikincisi bugün gerçekleştirildi.
“Sürdürülebilir Kalkınma, Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik” başlıklarının incelendiği webinarın açılışında konuşan Yıldız Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Ülker, hedeflerinin “Mutlu Et, Mutlu Ol’ sloganıyla tedarikçileri, üreticileri, çalışanları ve perakendecileri mutlu etmek ve insanlara kolaylıklar sunmak olduğunu söyledi. Sabri Ülker döneminden bu yana işletmeyi gelecek yıllarda yatırım yapmasına imkan verecek makul bir kar oranıyla çalıştıklarını söyleyen Ülker, eğer zincirinde yer alan tüm işletmeler için makul oranda karlılığı göz önünde bulunduran ekonomik modelin kalıcı bir model olduğunu anlattı. Ali Ülker, şunları söyledi:
“Yıldız Holding, 60 milyar TL’lik ciro büyüklüğüne verimlilik, iyi bir tedarik zinciri ve güçlü lojistik ağı ile ulaştı. Bizim için önemli olan dünya ile rekabet edebilme gücümüz. Bu nedenle kullanılan girdilerde yüksek kalite, uygun fiyat ve sürdürülebilirlik kavramı altında, doğa ve çevre ile dost, karbon ayak izi kontrollü üretim süreçlerine çok önem veriyoruz. Son yıllarda tarım ürünlerinde de karbon emisyon ve ayak izini takip ediyoruz.”
Covid-19 sürecinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da altını çizdiği gibi tarımda Türkiye’nin kendi kendine yettiğini hatırlatan Ali Ülker, ekim ve dikim faaliyetleri ve hayvancılığın özellikle pandemi döneminde gücünü gösterdiğini ifade etti. Tarım ekonomisinin cari fazlasının olmasının sevindirici olduğunu belirten Ülker, “Gıdada yeterli olmanın yanı sıra gıda israfının engellenmesi de son derece önemli. Bakanlığın ‘Gıdanı Koru, Sofrana Sahip Çık’ programı ile elde etmeyi hedeflediği ve başardığı tasarruflarla Türkiye’nin misliyle fazlasını, tekrar besleme imkanına sahibiz. Yıldız Holding’in hedeflerinden biri de israfsız şirket ile sürdürülebilirlik politikalarını yaymak, üretimde ve tüketimde kontrolü artırmaktır” dedi.
“Bisküvilik buğday ihraç etmeyi hedefliyoruz”
Otomasyona önem verdiklerini ve Ar-Ge ile dünyayla rekabet eden ürünler geliştirmek için çalıştıklarını ifade eden Ali Ülker, “Türkiye buğday da ihraç edebilir, ama onun yerine un ihraç etmeli. Un yerine makarna, makarna yerine bisküvi yapabilmeli. Bizim için ürettiğimiz bisküvileri İngiltere’ye satabilmek iftihar vesilesidir. Üzerine çikolata koyduğumuzda tonunu 2 bin 500 dolardan 5 bin dolara çıkarabiliyoruz. Afrika’dan direkt kakao tanelerini ithal edip işleyerek, çikolata üretip, Türk tarımından şeker ve süt tozu alarak insanımızın emeği ile çikolata yapıyoruz. Bir kısmı Türkiye’de tüketilse de Godiva markamızla Silivri’deki fabrikadan Japonya’ya ve ABD’ye satıyoruz. Bu arada Tarım Bakanlığı bünyesindeki Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırmalar Enstitüsü ile 7-8 senelik çalışma ile “Ali Ağa” isimli bisküvilik buğday tohumunu geliştirdik ve artık ekim aşamasına geldik. Sözleşmeli tarım ile önemli miktarda bisküvilik buğday elde edeceğiz ve bunu ihraç etmeyi hedefliyoruz” dedi.
Sözleşmeli tarım ve alım garantisi ile 500 bin aileye imkan sağladıklarını belirten Ülker, çiftçilere ayrıca avans verip, finansman sağlayarak maliyetlerin düşmesine yardımcı olduklarını belirtti. Ülker, Şok Marketler’in de sözleşmeli tarım yaptığını ve tarladan rafa ulaşana kadar yüzde 10-20 kayıp verilmesinin önüne geçilmesi için çalışmalarının sürdüğünü vurguladı.
Webinar’ın özel konuğu Çin Tarım Üniversitesi Kırsal Kalkınma Enstitüsü Başkanı Prof. Dr. Lixia Tang Çin’de 1980’lerden bugüne kırsal kesimdeki yoksulluğun azaltılması için yaptıkları projeleri anlatarak finansman ve altyapı desteğiyle büyük başarıya ulaştıklarını dile getirdi.
Covid-19 etki analizi yapılıyor
Webinar kapsamında gerçekleştirilen “Tarımsal Ekosisteminin Sürekliliğini Sağlamak İçin Türkiye’nin Yol Haritası” panelinin açılış konuşmasını yapan Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu, Avrupa ve Orta Asya Merkezi, Ülke Program Müdürü Doç. Dr. Taylan Kıymaz, kırsal kalkınmanın kaynakların sürdürülebilirliği üzerine oturtulduğunu söyledi. Kırsal istihdamın artırılması için yoksullukla mücadele ve göçün önlenmesinin de temel unsurlar olduğunu belirten Taylan Kıymaz, “Köy yatırımlarının desteklenmesi programları, kırsal altyapı destekleri programı, kırsal kalkınma yatırımları destekleme ile AB destekli kırsal kalkınma destek programı ile kırsal kalkınma altyapısına 2.5 milyar TL’lik kaynak aktarılıyor” dedi.
Sürdürülebilir program ve destekler kapsamında üreticilerin iklim değişikliğine karşı direnç oluşturabilmesini sağlamak ve projelerde bu algının yer alması için çalışıldığını anlatan Kıymaz, Covid-19 etki analizi ile e-ticarete kırsal kesimin katılabilmesi için çalışma yaptıklarına dikkat çekti.
Akdeniz Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölüm Başkanı Cengiz Sayın moderatörlüğünde yapılan “Tarımsal Ekosisteminin Sürekliliğini Sağlamak İçin Türkiye’nin Yol Haritası” panelinde konuşmacılar sürdürülebilirliğin geliştirilmesi için gereken adımlara ve politikalara dikkat çektiler.
Yatırım fonlarının gözü tarıma çevrildi
Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkan Yardımcısı Furkan Karayaka, her ne kadar tarımın uluslararası yatırım pastasından aldığı pay az olsa da pandemi dönemiyle birlikte öneminin arttığına dikkat çekti. Karayaka, “Tedarik zincirinde yaşanan aksaklıklar, aksayan hasat, tüketicilerin satın alma alışkanlıklarındaki değişiklik önemli faktör oldu. Tarımsal üretimde otomasyon, hasat takip sistemleri önem kazandı. Bu alana artık büyük yatırım fonları yatırım yapıyor. Üretimde verimlilik, sürdürülebilirlik ve otomasyon konusunda ciddi bilinç oluştu. Su konusunda çalışmalar arttı. Sulama teknolojileri yatırım fonlarının hedefinde” diye konuştu.
Üreticiler ile teknoloji girişimcilerinin bir araya getirilmesi gerektiğini kaydeden Karakaya, son yıllarda dijitalleşmenin tarımda kullanılmasıyla tarım ve gıdada start-up girişimcilerinin öne çıktığını belirtti. Karakaya, fonların da bu konuda bir iştahı söz konusu olduğunu belirterek ofis olarak da girişim ekosistemine yatırımcı bulmak için dünyanın her yerinde görüşme yaptıklarını vurguladı.
Süt Üreticileri Merkez Birliği Genel Başkanı Tevfik Keskin ise pandeminin tarım ve gıdayı unutanlara kendini hatırlattığını, birliklerin küçük aile işletmelerinin ürettiklerini satmakta büyük önem taşıdığını ve küçük üreticilere pozitif ayrımcılık yapılması gerektiğini söyledi.
Amasya Damızlık Birliği Başkanı Güner Arslan da sürdürülebilirliğin olmazsa olmazının kooperatifçilik olduğunu söyleyerek, üretici örgüt yapılarının gözden geçirilerek geliştirilmesi gerektiğini vurguladı. Tarımda üretim sorunu değil markalaşma ve pazarlama sorunu olduğunu belirten Arslan, kırsaldan kentlere göçün durması gerektiğini, kadın kooperatiflerinin kurularak geliştirilmesinin buna katkı vereceğini vurguladı.
Atalık Tohum Sosyal Girişimci Nardane Kuşçu ise, “Tarım kadın eliyle toplanıyor. Tarımda görünmeyen kadın emeğini görünür kılmak artık şart. Kadın çiftçiliğinin desteklenmesi lazım” diye konuştu.
Önce üreticiye sertifikalı tohum bilinci verilmeli
Tarım İşletmeleri Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Başkanı Ayşe Ayşin Işıkgece ise pandeminin herkesi şaşırttığını belirterek, “Tarım Bakanlığı özel sektörle elele çalışmalar yaptı. Kendi kendine yeterlilik nedeniyle elimizdeki varlıkları nasıl değerlendirebiliriz konuları tartışıldı” dedi.
Pandemi sonrasında sürdürülebilir kalkınma için yerli tohum kullanılması, verimliliğin artırılması, israfın azaltılması ve dijitalleşmenin çok daha önemli bir hale geldiğini söyleyen Işıkgece, “Buğday üretimimizin 1.4 milyon tonun yüzde 38’i sertifikalı. Üçte ikisini daha kullansak yüzde 25 daha fazla verim demek oluyor. Bu işin abecesi İlk etapta bu bilincimizi ülkemizde çiftçimize yayarak yüzde 25’lik verim kaybını cebimize koymamız gerekiyor. Dijitalleşme de önemli. Tarımın en önemli problemini dikkate alıp Dijital Tarım Pazarı’nı (DİTAP) tasarladık. Bu portalda arz ve talep buluşuyor” dedi.
Yerli tohumculuğu geliştirmek için yaptıkları çalışmaların sonucunda satışlara da başladıklarını kaydeden Işıkgece, yılsonunda özel bir katalog çıkaracaklarını ve üreticilerin bu katalogdan seçerek tohum alabileceğini dile getirdi. Endüstriyel kenevir konusunda da çalışmalarının sürdüğünü belirten Işıkgece, “Karadeniz Bölgesi’nde tekstille ilgili yeni bir fabrika açılacak. Ve tekstilde, kağıtta, otomotivde bir çok sektörde kullanılan endüstriyel kenevirle ilgili üreticilerin bize başvurmalarını önemsiyoruz. Maliyetler ve kullanım alanları konusunda üreticiye çok faydası olan bir ürün hem de birçok üreticinin girebileceği boş bir pazardan bahsediyoruz” diye konuştu.
“Tarım Ormanın Geleceği” webinar serisinin ikincisinin açılış konuşmasını ise Turkuvaz Dergi Grubu Genel Müdür Yardımcısı Özgür Atanur yaptı. “Tarım Ormanın Geleceği” projesinin, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ‘Toprağına Sahip Çık’ sloganı çerçevesinde, tarımın gelecek 10 yılının tartışıldığı ve sektör paydaşlarının bu sahada yaptıkları çalışmaları kamuoyu ile paylaşmayı hedefleyen bir yapıda tasarlandığını belirten Atanur, “Sürdürülebilir Refah Toplumu ve Sürdürülebilir Kalkınma, bütünleşik kalkınma anlayışının en önemli kavramlarından biri. Kalkınmanın temel dinamiklerinin güçlendirilmesinde ise, kırsalı da kapsayan sürdürülebilir refah toplumu birincil önem taşıyor. Ulusal ve uluslararası çok değerli katılımcılarımızla ‘Sürdürülebilir Kırsal Kalkınma ve Girişimcilik” konularını konuşarak, kırsal kalkınmanın daha hızlı yol alması ve girişimciliği desteklemek için yapılması gerekenlerin altını çizeceğiz” dedi.