Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satırbaşları:
Sevgili dostlarım hepinize hoş geldiniz diyorum. Türkiye'nin zor bir süreçten geçtiğini biliyoruz. Baskıcı bir yönetim anlayışı var. Türkiye'yi esir almak istiyorlar. Kendi tutsakları haline getirmek istiyor. Ama CHP olduğu sürece kimse demokrasinin önünde engel olamaz.
Taksim Gezi Parkı olayının iki yönü var. Birinci yönü şu, 2010 referandumu ile başlayan, 2011 kanun hükmünde kararnamelerle devam eden bir süreç.
Bu süreçte yargı iktidar tarafından tahakküm altına alındı. TBMM açıkken, kanun hükmünde kararlar çıkarılarak saygınlığına gölge düşürüldü. Defalarca uyarmamıza rağmen, demokraside bunlar dememize karşı, ben bildiğimi okurum anlayışını egemen kılmaya çalıştılar. Yargıyı siyasallaştırdılar. Özel yetkili mahkemelerle kendisine karşı duranların tamamını hapislere attılar. Toplumu susturmak istediler.
Yandaş sendikalar, iş adamları oluşturdular ve üçüncü evreye geçtiler. Sendikaları susturdular, yandaş sendikaları oldu. Medyayı susturdular yandaş medya oldu. Sadece bir sendikadan örnek vermek isterim size.
AKP döneminde yüzde 770 artan bir sendika var. Bir memur sendikası. Bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Onları alıp siz bu sendikaya üye olacaksınız, olmazsanız size gereğini yaparım diyen bir anlayışı biz kabul etmeyiz.
ABD'ye İngiltere'ye Brüksel'e gittiler, gittikleri her yerde biz demokrasiyi getirmek istiyoruz, vesayetçi rejimden biz bıktık dediler. Takiyye kültürünü bilmeyen batılılar da bunlara inandılar. Dediler ki, önümüzde engel var CHP, onlar özgürlükten yana değil. Biz adım atıyoruz onlar engelliyorlar. Onlar hep beraber iktidarı alkışladılar.
Bravo dediler, şu CHP var ya CHP Türkiye'ye demokrasi gelecek siz engel oluyorsunuz dediler. Taksim Gezi Parkı. Damla damla doldu bardak. İnsanlar kendi kentlerine sahip çıkmak istediler. Umudumuz olan çocuklar bunlar. Bu çocuklara devletin acımasız yüzünü gösterdiler. Biber gazıyla, copla, hatta silahla, TOMA'larla, sopalarla üzerine yürüdüler. O gencecik çocuklara saldırı yapıldı ve bütün Türkiye ayağa kalktı.
Ülkenin başbakanı öyle bir noktaya geldi ki Türkiye'de kadınların kaç çocuk doğuracağına ve bu kadınların nasıl doğuracağına karar verir oldu. Bunun üzerine toplum patladı. Gezi Parkı'yla küçük bir alanda nefes almaya başladılar.
76 ilde destek verdi. İlk kez dünyanın gözünü açıldı. Dünya Türkiye gerçeğini gördüler. Baskı var diyorduk, aydınlar hapiste diyorduk, gazeteciler hapiste diyorduk. Doğru değil bunlar diyorlardı. Aşama aşama bütün dünya gerçeği öğrendi.
Bu süre içinde CHP olarak, milletvekilleri olarak hiçbir zaman olayların içinde olmadık. Halk hareketiydi bu. Destek olmaya çalıştık. Bunlar eylem yapıyorlar, bu gencecik çocuklarımızı dinleyin dedik. Bu çocukların bir derdi var.
Ben dinlemem diyordu. Dinleyeceksin arkadaş sen. Nitekim onu dinleyen noktaya getirdiler. Ama bu süre içinde bizim uyarılarımız oldu provokasyonlara gelmeyin diye. En büyük provokatörü açıkladık, bu ülkenin başbakanı.
"Grup toplantısında "Her yer Taksim, her yer direniş", "AKP istifa sloganları" atılıyor."
Polis takviyesi yapıyorlar habire. Asker de indiririz diyorlar. İster polisinle gel, ister askerinle gel. İster yandaşınla gel. Eğer bu ülke özgürlük istiyorsa kim olursa olsun ona kulak kabartmalıyız.
Kavga olmasın, barış olsun. bakın esnaf büyük zarar görüyor. Kepenkleri indirdim diyor. O esnaf kardeşime sormak istiyorum. Taksim'deki olaya hiç müdahale edilmeseydi. Tamam kardeşim, madem ki istemiyorsunuz parkı koruyacağız deselerdi, bu olaylar olacak mıydı? Polis orantısız güç kullandı, sen de cumhurbaşkanı da arınç da söyledi. Özür diliyoruz denseydi bu olay olur muydu? Olayı buraya getiren kim, esnafı bu duruma getiren kim?
Sen başbakansın. İnsanların ölümüne değil yaşamaları için çaba harcayacaksın. Ölümü için güç takviyesi yapılır mı? Gencecik fidanlarımız onlar bizim. O çocuklara bu kadar baskı uygulanır mı? Toplumu bölen bir anlayış var. Ayrıştırarak ve bölerek toplumu kutuplaştırarak çatışma zemini hazırlıyorlar. Okuyunca tüylerim diken diken oldu. Reyhanlı'da 52 vatandaşımız hayatını kaybetti. O korkusundan gitmedi önce koşa koşa ABD'ye gitti. Beyzbol sopasından dersini aldı ve geriye geldi. Şimdi şu ifadeye bakın "52 sünni kardeşim şehit oldu" diyor. İnsanda biraz vicdan, ahlak olur. Ölen bizim insanımız. Onun inancı mezhebi sorulmaz. O Allah'ın yarattığı en değerli varlıktır, sen nasıl ayırıyorsun.
Gerçekten merak ediyorum. başbakanlık koltuğunda oturan insanda ahlak erdem insan sevgisi olur. Vahşi bir anlayışla, olayları gözlemek nedir arkadaşlar? Kardeşi kardeşe kırdırmak nedir. İnsanlar yahu mezarında insanlar bölünür mü? Bölerek ne yapıyorsun sen?
Kendisi şunu bilmek zorundadır. Bu ülkenin barışa ve huzura ihtiyacı var. Bölünmeye değil beraber olmaya ihtiyacı var. Bizim bir görüşümüz var. Heryerde söyledik. Kimliği inancı derisinin rengi ne olursa olsun, giyimi kuşamı ne olursa olsun bütün insanlar bizim kardeşimizdir.