Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. U. Emrah Altıparmak, bahar alerjisinin gözde oluşacak diğer hastalıkları tetikleyebileceğini söyledi.
Acıbadem Ankara Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. U.Emrah Altıparmak, bahar ayının gelmesiyle birlikte bahar alerjisi ve tespit etme yöntemleriyle ilgili yaptığı açıklamada, bahar aylarında artan çiçek tozlarının (polenlerin) etkisiyle alerjik bünyesi olan kişilerde burunda tıkanma ve sulanma, ciltte döküntü ve kaşınmalar başladığını belirterek, bazı kişilerde buna ek olarak gözlerde kaşınma, sulanma, kırmızılık gibi şikayetler baş gösterdiğini, buna ise ’bahar alerjisi’ denildiğini anlattı.
“KAŞINTI YOK İSE ALERJİDEN SÖZ ETMEK DOĞRU OLMAZ”
Bahar alerjisinin tanısının tipik yakınmalar ve öykü ile tanımlanabileceğini kaydeden Altıparmak, “Hastalar bahar aylarının gelmesi ile birlikte gözlerinin yanmaya ve sulanmaya başladığını belirtirler. Gözlerde ışığa hassasiyet de görülür. Ancak olmazsa olmaz diyebileceğimiz bulgu ’kaşıntı’ dır. Kaşınma yoksa alerjiden söz etmek doğru olmaz. Tipik öykü ile başvuran hastanın bir Göz Hekimi tarafından yapılacak muayenesi ile tanı kolaylıkla konabilir. Göz bağışıklık sistemi oldukça güçlü bir organdır. Pek çok farklı bağışıklık yanıtı verebilir, böylelikle hastalıklardan kendisini koruyabilir. Öte yandan güçlü savunma sistemi bazı etkenlerle karşılaştığında aşırı yanıtlar da gösterebilir. Böyle bir durumda gözde oluşan bağışıklık yanıtı, karşılaşılan etkene oranla çok daha fazla rahatsız edici bir klinik tablo ortaya çıkarabilir. Alerji buna iyi bir örnektir” ifadelerini kullandı.
“ASTIM HASTALARINDA GÖZ ALERJİSİ DAHA SIK GÖRÜLMEKTEDİR”
Bahar alerjisinin herkeste görülebileceğini söyleyen Altıparmak, “Ailede alerji (atopi) öyküsü bulunan kişilerde yatkınlık daha fazladır. Ciltte alerji (atopik dermatit), alerjiye bağlı burun akıntısı (alerjik rinit) veya astım öyküsü olan kişilerde daha sık görüldüğü bilinmektedir. Bu kişilerde mevcut hastalıklarıyla eş zamanlı olarak da gözde alerjik bulgular gözlenebilir. Hemen her yaşta görülebilmekle birlikte 5 ile 20 yaş arası en sık görüldüğü yaşlardır. 5 yaş altı çocuklarda nadir görülür, kaşınma yakınması yoksa tanıya şüpheyle yaklaşmak gerekir. 11-13 yaşlarında görülme sıklığı pik yapar. Yine bu yaşlarda klinik olarak da alerji en ağır seyrini gösterir. İlerleyen yaşla birlikte alerji bulguları hafiflemeye başlar. Hastalar alerjiyi hisseder ama şikayetlerinin eskisi kadar şiddetli olmadığını ifade eder” dedi.
“SÜREKLİ OLARAK GÖZ KIZARIKLIĞI OKUL YAŞAMINI OLUMSUZ ETKİLEYEBİLİR”
“Bahar Alerjisi genel olarak yaşam kalitesini etkileyen bir hastalık kabul edilebilir” diyen Altıparmak, şunları kaydetti:
“Okul çağındaki çocuklarda gözlerdeki yakınmalar nedeniyle çocukların okul başarısı etkilenebilir. Sürekli gözleri kızarık ve sulanan çocuk arkadaşları tarafından dışlanabilir ve psikolojik olarak olumsuz etkilenebilir. Tedavi bu tür olumsuzlukların önüne geçecektir. Alerji nedeniyle sürekli göz kaşımanın gözün Kornea (saydam tabaka) katmanında incelmeye ve bunun da Keratokonus (Korneada koni şeklinde dikleşme ile seyreden) hastalığına dönüşebildiğini artık biliyoruz. Bu bakımdan erken yaşta alerji yakınmaları olan çocukların doğru ve etkin tedavileri ile Keratokonus hastalığının önüne geçilebilir. Korneayı (saydam tabaka) oluşturan kolajen adı verilen lifler, gözün sürekli kaşınması gibi mekanik nedenlerle bir süre sonra sağlamlık ve sıkılıklarını kaybetmeye başlar. Normalde cami kubbesi şeklinde olan kornea giderek dikleşmeye ve koni benzeri bir şekil almaya başlar. Bunun sonucunda gözde önce yüksek astigmatizma oluşur, ardından da görme azalmaya başlar. Korneadaki dikleşme bir süre sonra korneanın bulanıklaşması ve görmenin ciddi olarak azalması ile sonuçlanır. Bu durum bazı kişilerde kaşınma olmadan da (kalıtımsal nedenlerle) ortaya çıkabilir. Bu durumlara genel olarak Keratokonus adını veriyoruz.”
“LENS KULLANIMI İYİLEŞME SÜRECİNDE CİDDİ ÖLÇEKTE FAYDA SAĞLAMAKTADIR”
Keratokonus hastalığının erken tedavisinde sert kontakt lenslerin uzun zamandır kullanıldığını bildiren Altıparmak, “Bu lenslerle hastaların görmesinde belirgin olarak iyileşme sağlanabilir. Son yıllarda Riboflavin vitamini yardımıyla uygulanan Ultraviolet ışın tedavisi ile hastalığın ilerlemesinin durdurulması büyük ölçüde başarılmaktadır. Gözde oluşan yüksek astigmatın tedavisinde kornea içine konan halkalar da tedavide yardımcı araçlardır. Yine son yıllarda bu tedavilerin birden fazlası birlikte uygulanmakta ve hastalığın tedavisi başarılmaktadır. Öyle ki, geçmişte pek çok keratokonus hastası için uygulanan kornea nakli tedavisi bugün son çare olarak uygulanmakta ve çok nadir gerekmektedir. Tabi asılolan keratokonus hastalığına zemin hazırlayan Bahar Alerjisi’ni erken tanımak, tedavi etmek ve Keratokonus hastalığının ortaya çıkmasını engellemektir” açıklamasında bulundu.
Kaynak: IHA-YEREL
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...