Dalış eğitmeni Kürşat Öztek ile beraberindeki dalgıçlar Türkay Çelik ve Ender Korkmaz İzmir’de yaşanan depreme sualtında yakalandı. Kürşat Öztek, deprem anında sualtında yaşadıklarını anlattı.
İzmir’de 114 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine ve 1035 vatandaşımızın yaralanmasına neden olan 6.6 büyüklüğündeki depreme sualtında yakalanan dalış eğitmeni Kürşat Öztek, o anlarda yaşadıklarını anlattı. Merkez üssü Seferihisar açıkları olan depremde Seferihisar Ekmeksiz Koyu’nda dalış yapan Öztek, "1 saatlik yüzey beklemesinden sonra malzemelerimizi kuşandık ve ben, Ender Kormaz ve rehberimiz Türkay Çelik ile suya girdik. Suya girdiğimiz noktada dip 6 metreydi. Su altı o kadar canlıydı ki su üstüne çıkmayı hiç istemesek de yüzeye doğru çıkmaya başladık. Dalış bilgisayarları 3 metreye 5 dakika bekleme verdiği için orta suda beklemeye başladık. İlk fark ettiğim suya girerken bizi sürükleyen akıntının tamamen durmuş olmasıydı. Daha 3 dakikalık bekleme süremiz varken 4 metrede sanki tepemizden gemi geçiyormuş gibi bir ses (sanki metal bir levha sürekli bükülüyormuş gibi) ve titreşim başladı. Üçümüz ne olduğunu anlayabilmek için bir yüzeye bir birbirimize bakıyorduk. Ses ve titreşim artınca deprem olduğunu anladık. Su o kadar titreşiyordu ki sanki iç organlarımız yerinden oynuyordu. Ses ve titreşim 45 saniye kadar sürdü 10 saniye kadar ara verdi sonra daha hafif bir şekilde 20 saniye kadar tekrar oldu. Kalan 2 dakika sadece bilgisayara bakarak ve acaba yüzeye çıktığımızda ne ile karşılaşacağımızı düşünerek geçti. Tunga bottaydı ve O’na bir şey olmayacağını düşünüyordum ama eşlerimiz ve küçük oğlum Seferihisar’a dolaşmaya gideceklerdi. O iki dakika bitmek bilmedi. Yüzeye çıktığımızda suya girerken çarşaf gibi olan deniz çırpıntılanmıştı. Bottakiler depremi duymamıştı ama telefonlarımız sürekli çalıyordu. Sudan apar topar çıktık telefonlara sarıldık. Çok şükür ailemizden kimseye bir şey olmamıştı" dedi.
"Deniz sıcaktı"
Kıyıya dönüş yolunda yaşadıklarını da anlatan Öztek, "Killik Burnu’nu döndükten sonra Eski İskele Koyu’na doğru bakarken çırpıntılı suyun bıçak gibi kesildiğini ve arkasının çarşaf gibi olduğunu fark edip oraya doğru yöneldik. Koyun orta kesimlerinde denizden yoğun bir şekilde kabarcıklar çıkıyordu. Elimi denize soktum oldukça sıcaktı. O sırada deniz de yükselmeye başladı. Eski İskele Koyu ile Akarca Koyunu ayıran sığlık alanı deniz yükseldiği için hızlıca geçtik. Bir yandan da karayı seyrediyorduk. Arabalar, buzdolapları suda yüzüyordu. Biz de arabamızı deniz kıyısına bıraktığımız için nasıl bir sürprizle karşılaşacağımı merak ediyordum. Su üstü tamamen çerçöp dolmuştu. Dalış merkezinin önüne vardığımızda su çekilmeye başlamıştı. Su o kadar hızlı geri çekilmişti ki bottan inip karaya çıkana kadar bot karaya oturdu. İlk iş arabaya bakmaya gitmek oldu. Şans eseri arabayı bir setin üzerine bıraktığım için su sadece lastiklerin ortasına kadar gelebilmiş geride sadece kirli siyah bir çamur bırakmıştı. Sonra dalış merkezine dönüp malzemelerimizi alelacele toplayıp ailelerimizin yanına yola koyulduk" ifadelerini kullandı.