Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, 17 Mayıs 2000'Deki Uefa Kupası Zaferinin Yıl Dönümünde, 20 Yıl Önceki Kendine Mektup Yazdı.
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, 17 Mayıs 2000’deki UEFA Kupası zaferinin yıl dönümünde, 20 yıl önceki kendine mektup yazdı.
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, 17 Mayıs 2000 tarihinde finalde İngiliz ekibi Arsenal’i geçerek kazandığı UEFA Kupası’nın yıl dönümünde 20 yıl önceki kendine mektup yazdı. Terim yapılan videoyu sosyal medya hesabından paylaştı. Deneyimli teknik adam mektubunda şunları söyledi:
"Sevgili Fatih, Akşam saatlerinde hayallerinin takımı, vazgeçilmezlerinden biri olan Galatasaray’ın başında, bugüne kadar Türkiye futbol tarihindeki en büyük maça çıkacaksın. Rakibiniz Arsenal, İngiltere’nin en kuvvetli takımlarından biri ve açık konuşalım, dünyadaki birçok kişiye göre bu akşamın favorisi Arsenal. Size pek şans tanınmıyor. Bu mektubu sana, 66 yaşında, futbolun içinde kendisine 20 yıl daha tecrübe katmış ve birçok başarıda payı olan bir futbol insanı olarak yazıyorum. Fakat senin aklında tabii ki akşamki maçın sonucu var. Biliyorum. O kadar merak ediyorsun, o kadar heyecanlısın ki, saat gece yarısını geçmiş olsa dahi, birazdan yerinden kalkıp, yardımcılarınla beraber muhtemel tüm senaryoları bir kaç kez daha konuşacak ve uyuyamayacaksın. Sana bir sır vereyim, oyuncuların da uyumuyor. Şu an 10-12 kişi bir aradalar. Onlar da aynı senin gibi biliyorlar ki, akşam sahada ne olursa olsun, inancını kaybetmeyen bir takım olacak.
Biraz eskiye gitmek istiyorum, 1974 yılına. Metin Oktay’ın Adana’daki baba ocağına gidip, el öptüğü geceye. Babanın çıkarken Metin ağabeyin kulağına eğilip, ’Evladım sana emanet. Allah utandırmasın, yolunuz açık olsun’ diyerek ettiği duanın üzerinden tam 46 yıl geçti. Merak etme, Allah utandırmadı, yolunu da hep açık etti. Sen ise hayal kurdun, hedef koydun ve bunlar için çok çalıştın, vazgeçmedin. Hiç kolay olmadı ama emanet edildiğin yuvayı sen emanet aldın, ona her zaman gözün gibi baktın. Yüreğini ferah tut.
Galatasaray ile 1974 yılında başlayan ve 11 yıl süren futbolculuk kariyeri sonrasını hatırlıyor musun? ’Dinlenmek istiyorum, çok yoruldum’ demiştin kendi kendine. Sana bir haber vereyim, 2020 yılındayız, belki de o günler dinlendiğin son zamanlardı. 1986 Dünya Kupası. Güneş Gazetesi’ne Dünya Kupası izlenimlerini yazacaktın. Ama 2 kişinin yan yana geldiği fotoğrafların gazetelerde röportaja çevrildiği o zamanlarda dahi, ’Benim bu organizasyonu yerinde takip etmem gerekir’ diyerek Meksika’ya gitmiştin. O zaman anlamıştın, senin kaderinde futbol vardı ve bundan asla kopmayacaktın. Ankaragücü, Göztepe, Milli Takım. Her biriyle her zaman bir üst seviyeyi yakalamak istedin. Hedeflerin hep yüksekti. İlk gittiğinde kümede kalma mücadelesi veren Ankaragücü’nde 2. sezonda topladığınız puan, hala kulüp tarihindeki en iyi sezonlardan birine karşılık geliyor. Türkiye Olimpik Milli Takımı ile 1993 yılında kazanılan Akdeniz Oyunları’ndaki ilk altın madalya, 2020 yılında dahi, ülkenin futbol referanslarından biri. Kurulan o kadro, sonra ülke futbolunun kaderini değiştirdi. Tüm bunlara rağmen, aklının hep bir köşesinde Galatasaray vardı. Hayallerinin takımı, babanın seni emanet ettiği camia. Futbolu bıraktığın 1985 yılından sonra kulüp tesislerine hiç gitmemiştin. 1996’da Galatasaray’a teknik direktör olduğun yıla kadar.
Sevgili Fatih, biraz daha hafızamı tazelemem lazım. 2000’deki UEFA Kupası finaline kolay gelmediniz. İlk gün, Florya’daki kamp binasının alt katında yaptığın o toplantıyı hatırla, ne demiştin takıma? ’Burada hiçbir zaman ikincilik başarı değildir, eğerek birinci olamazsak, vedalaşırız.’ Türkiye Ligi’nde yerli teknik adamların pek şans bulduğu bir dönem değildi. Açık konuşalım, yabancı teknik adamların yaptıkları hep bir başka görünüyordu. Evet, Galatasaray eski kaptanına tabii ki bir şans verecekti ama kabul edelim ki ilk başarısızlıkta hazırda bekleyenler de vardı. Tek kıstas şampiyonluktu. Allah’a çok şükür, ilk sene, ikinci sene derken mahçup olmadınız. Belki ilk tökezlemede verilen kararlar farklı olsa, 2020 yılında çok daha başka şeyler konuşuyor olurduk. Biliyorum, 17 Mayıs 2000 gecesini ve maç sonucunu merak ediyorsun.
3 sene üst üste şampiyon olmuşsunuz ve 4.’sü için birkaç gün sonra oynayacağınız son maçta 1 puan yetiyor. Bu bile uzun süre tekrarlanmayacak bir başarı ama Türkiye’deki homurtuların nedeni, Avrupa’da henüz bir kupa kazanılamamış olması. Tamam, 3 sene şampiyon oldular da Avrupa’da ne oldu sesleri, eleştiriler, yorumlarla birbirine girmiş durumda. O zamanlar Avrupa’da her sene Türkiye’den başka takım şampiyon oluyor ya, sesler ondan. Merak ediyorsan söyleyeyim, Galatasaray ile UEFA Şampiyonlar Ligi’nde çok yaklaşacak olsanız dahi, 2000’den sonra Avrupa’dan bir kupa gelmedi Türkiye’ye. Peki bu eleştirilerin nedeni ne? Anlam veremiyor musun, her kazandığında bitecek mi sanıyorsun? Hayır, bu baskı ve başarı için verilen mücadele asla sona ermeyecek ama içten içe biliyorsun ki, seni 20 yıl sonra da ayakta tutacak ve motive edecek en önemli unsurlardan biri bu."