Koronavirüs Salgınıyla Birlikte Toplumda Yanlış Bilgi Yayılımı Da Hızlandı.
Koronavirüs salgınıyla birlikte toplumda yanlış bilgi yayılımı da hızlandı. Bu süreçte Türkiye’deki bilgi ekosistemine yönelik araştırmalar yapan Teyit’in, Tandans Veri Bilim Danışmanlığı ile birlikte yürüttüğü çalışmaya göre, katılımcıların yarısından fazlası, yani yüzde 54’lük kesimi en çok virüsün çıkış nedeniyle ilgili yanlış bilgiye maruz kaldığını düşünüyor.
Koronavirüs salgınının Türkiye’de görülmesinden bu yana, ilk kez karşılaşılan bir virüs olmasının getirdiği belirsizliklerle yanlış bilginin yayılımı hızlandı. Bu süreçte “Virüs neden ortaya çıktı? Virüsten nasıl korunabiliriz? Bu salgın ne zaman sona erecek?” gibi soruların yanıtları aranırken medyada bilgi kirliliğinin de arttığı görüldü. Bağımsız doğrulama platformu Teyit, Türkiye’de bilgi ekosisteminin pandemiden nasıl etkilendiğini Tandans Veri Bilim Danışmanlığı ile ‘Pandemi Sürecinde Yanlış Bilgi Sorunu: Yanlış Bilgi, Haber Tüketimi ve Teyit Etme Davranışları’ başlıklı araştırmasında inceledi. Türkiye genelini temsil edecek şekilde tesadüfi örneklem yöntemi kullanılarak seçilen bin 25 internet kullanıcısı ile yapılan araştırmada katılımcılar, virüs Türkiye’ye girmeden önce de Covid-19 ile ilgili yanlış bilgiye rastladıklarını belirtti. Ayrıca katılımcılara yanlış bilgiye en çok hangi haber kaynağında rastladıkları sorulduğunda yüzde 49’un televizyondaki haber programlarını belirtmesi dikkat çekti.
Ankette en çok inanılan komplo teorisi, virüsün laboratuvar ortamında geliştirildiği iddiası oldu
Teyit’in açıkladığı araştırma sonuçlarına göre yanlış bilgilerin içeriğini salgına yönelik komplo teorileri ve yeni koronavirüsü önlemede etkili olduğu öne sürülen tedavi yöntemleri oluşturdu. Anket içerisinde en çok inanılan yanlış önerme, katılımcıların yüzde 47,4 oranla “İnanıyorum” yanıtını verdiği “Virüs laboratuvar ortamında geliştirildi” önermesi oldu. Bunu yüzde 37,4 ile “Virüsü bir devlet kasıtlı olarak yaymıştır” önermesi izlerken “Sıcak suyla gargara yapmak boğazda kalan virüsün hastalığa yol açmasını engeller” önermesi yüzde 28,5 ile üçüncü sırada yer aldı. Ayrıca eğitim düzeyindeki artışın, yanlış önermelere inanç seviyesindeki düşüşle ilişkili olduğu saptandı. Yalnızca “Virüs laboratuvar ortamında geliştirildi” önermesine duyulan inancın, eğitim seviyesiyle ilişkili olmadığı ortaya çıktı.
Yanlış bilgiye en çok salgının ilk haftalarında maruz kalındığı düşünülüyor
Söz konusu araştırma, katılımcılara yanlış bilgiye en çok hangi dönemde rastladıklarına dair de sorular yöneltti. Araştırmaya göre, Covid-19 ile ilgili yanlış bilgiye yüzde 26,5 oranla en çok salgının ilk haftalarında rastlandı. Bunu yüzde 26,2 ile salgının ilerleyen süreçleri, yüzde 24,6 ile virüs Türkiye’ye girmeden önceki dönem ve yüzde 13,7 ile normale dönüşün resmi olarak açıklanmasından sonraki süreç izledi. Yüzde 9’luk kesim ise şüpheli veya yanlış bilgiyle karşılaşmadığını belirtti.
Yanlış bilginin baş sorumlusu haber programları
Araştırmada katılımcılara, Covid-19 ile ilgili yanlış bilgilere hangi kaynaklarda rastladıkları da soruldu. Yüzde 49’la en çok televizyondaki haber programlarında yanlış bilgiye rastlanıldığı belirtilirken, bunu yüzde 41,2 ile internetteki haber siteleri takip etti. Katılımcılar Facebook’ta yüzde 37,7, televizyondaki tartışma programlarında yüzde 30,2, WhatsApp gibi kapalı mesajlaşma uygulamalarında yüzde 30, Instagram’da yüzde 28,5, Twitter’da yüzde 27,7, televizyondaki sabah programlarında yüzde 13,4, gazetedeki haberlerde yüzde 12,4, gazetedeki köşe yazılarında yüzde 12 ve radyoda ise yüzde 7 oranında yanlış bilgiye maruz kaldıklarını belirtti.
Yüzde 48’lik kesim aile bireylerinden gelen bilgilere güveniyor
Salgın sürecinde WhatsApp gibi aile bireyleri ve yakın çevre ile iletişimin sürdürüldüğü kapalı mesajlaşma uygulamalarında Covid-19’a ilişkin ses kayıtlarının dolaştığına ve çeşitli iddiaların paylaşıldığına sıkça rastlandı. Araştırmada bu uygulamaların kullanım sıklığı ile aile bireyleri ve arkadaşlardan gelen bilgiye duyulan güven arasında da ilişki olduğu saptandı. Bu kapsamda aile bireyleri ve arkadaşlarından gelen bilgileri güvenilir bulduğunu belirtenlerin oranının yüzde 48 olduğu görülürken katılımcıların yüzde 78’i bu süreçte bilim insanları ve sağlık uzmanlarını güvenilir bulduklarını, yüzde 72’si de hastalığı geçirmiş kişilere güvendiklerini ifade etti.
İki katılımcıdan biri haber kaynağına güvenmediğinde içeriği teyit ettiğini söylüyor
Çalışmada insanların bir haberi paylaşmadan önce ne zaman teyit etme ihtiyacı hissettiklerine de ışık tutuldu. Katılımcıların hangi durumlarda teyit reflekslerini aktifleştirdikleri sorulduğunda ilk sırada yüzde 54,7 ile “haber kaynağına güvenmediğim durumlarda” seçeneği yer aldı. “Daha önce bildiklerimle çelişkili bir içeriğe sahipse” seçeneği yüzde 39,4 ile ikinci olurken onu yüzde 37,6 ile “haberin tartışmaya açık olduğunu düşünüyorsam” ve yüzde 32,3 ile “haber hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsam” seçeneği takip etti. Son iki ay içinde okuduğu her haberi teyit ettiğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 24,5 olarak kaydedildi.
Pandemiye dair 200’ün üzerinde şüpheli içerik incelendi
Araştırmanın ortaya koyduğu tabloya ilişkin değerlendirmelerde bulunan Teyit Şef Editörü Gülin Çavuş, Ağustos 2020 itibarı ile koronavirüse dair 200’ün üzerinde şüpheli içerik incelediklerini belirterek ’’Raporda, doğrulama platformunda pandemi sürecine ilişkin edindiğimiz izlenimlerin bireylerin tutumları ile ne denli örtüştüğünü anlamaya çalıştık. Belirsizliğin yoğun olduğu bu tip kriz anlarında yanlış bilginin yayılım hızı artabiliyor. Hele ki halk sağlığını yakından ilgilendiren salgın sırasında bu tip paylaşımların yoğunluğu toplum için büyük bir tehdit halini alabiliyor. Bu yüzden araştırmada cevabını aradığımız sorular katılımcıların konuya yaklaşımını anlamak için de fırsat sunuyor. Kişilerin haber tüketimi ve bilgiyi teyit etme davranışında pandemi sürecinde herhangi bir değişim olup olmadığını yakalamak bizim için bu yüzden değerli bir deneyimdi. Bu tip araştırmaları sürdürmeye devam edeceğiz’’ dedi.