Kadir Has Üniversitesi ve Canon Eurasia ortaklığında gerçekleştirilen ve ‘’İstanbul’un Kadın Renkleri’’ ismiyle sanatseverlerle buluşan serginin açılışı gerçekleşti. Daha önce hiçbir fotoğraf eğitimi olmayan ve Ermeni, Suriyeli, LGBTİ gibi aidiyetlere sahip 10 kadın, Kadir Has Üniversitesi’nin fotoğrafçısı Ulaş Tosun’un koordinatörlüğünde 3 ay fotoğraf eğitimi aldıktan sonra kendi gözlerinden İstanbul’da günlük yaşamı fotoğrafladılar.
Projenin Belgesel Atölyesi Koordinatörü ve Kadir Has Üniversitesi fotoğrafçısı Ulaş Tosun bu serginin, üniversitenin sosyal sorumluluk projeleri kapsamında faaliyet gösteren belgesel fotoğraf atölyesinin 4’üncü çalışması olduğunu belirtti. Tasarladıkları çalışmaya İstanbul’un kozmopolitliğini yansıtması adına Suriyeli, Kamerunlu, Ermeni, transseksüel gibi İstanbul’da rastlanabilecek her renkten kadını dahil ettiklerini dile getiren Ulaş Tosun, ‘’Bu kadınlar üniversitede 3 ay süre ile belgesel mantıklı fotoğraf dersleri aldılar.
Ardından kendilerinden gündelik hayatlarını fotoğraflamalarını istedik. Fotoğraf gezilerini eğitmen eşliğinde yaptılar. Bu gezilerden elde edilen 10 fotoğrafı seçtik. Projeyi daha görünür kılmak adına da fotoğrafla metnin bir arada olduğu bir ürün ortaya çıkarmak istedik. Bunun için kamuoyu tarafından tanınan 10 isim fotoğrafları öyküleştirdi ve sergi gerçekleşti’’ diye konuştu.
Projede yer alan fotoğrafların öyküleri ise; Ayşe Karabat, Ayten Görgün Smith, Buket Uzuner, Esmeray, Müge İplikçi, N. Buket Cengiz, Nevşin Mengü, Pelin Batu, Sevda Alankuş, Şevval Sam gibi konuya duyarlı gazeteci, akademisyen, yazar ve iş dünyasından kadınlar tarafından yazıldı.
Projeye dahil olan kadınlardan Karolin Sarı, Düğün ve Vaftiz Cenaze Organizatörü olarak çalışıyor. Projeye arkadaşı aracılığıyla katıldığını söyleyen Karolin Sarı, ‘’Bu proje bana farklı bakış açıları kazandırdı. Yeni insanları, renkleri, hayatları fark etmemi ve içimde de pek çok farklı bakış açısı olduğunu keşfetmemi sağladı’’ dedi. Sergide yer alan fotoğrafıyla ilgili de konuşan Sarı şunları söyledi: ‘’Bu fotoğraf deneme amaçlı çektiğim ilk fotoğraflardan biriydi.
Pencerenin önünde duran kargayı görünce fotoğrafını çekmek ve bunun bir şeyler anlatmasını istedim. Fotoğrafa baktıkça kendimden de bir şeyler görmeye başladım. Bir tarafta yer alan karga ölümü yani mesleğimi çağrıştırıyor. Diğer tarafta yer alan küçük bir kız tacı ise mucize ve umudu çağrıştırıyor. Evin görüntüsünü ve perdelerini ise yaşam olarak tanımlıyorum. Fotoğrafın bütününe baktığımda yaşamın içinde her şeyin bir arada olduğunu ve kenarda köşede mutlaka bir umut olduğunu hissediyorum.’’
Kendisini bir anda projenin içinde bulduğunu belirten ve garson olarak çalışan Dilan Çetinkaya ise, ‘’Fotoğrafla hiç aram yoktu. İlk başta makineyi elime aldığımda herhangi bir duygu hissetmiyordum. Eğitim sürecinde fotoğraf makinesini öğrenmenin yanı sıra fotoğrafın sadece bir kare olmadığını aynı zamanda içinde duygu barındırdığını da öğrendim. Babam fotoğrafçı olmasına rağmen benim hiç merakım yoktu ve neyi neden çektiğini hiç sormazdım ama durum öyle değilmiş’’ ifadelerinde bulundu.
Kaynak: IHA
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...