Kur’an’dan etkilenen müzisyen Murat Taner, makamı notalara döktü. Ortaya ise ilginç bir performans çıktı.
Kâbe imamından dinlediği Kur’an’ın makamındaki duruş ve kalkışların sistemli olarak ‘do majör’ olduğunu fark eden müzisyen Murat Taner, çok etkilendiği bu makamı notalara döktü. Ortaya ise ilginç bir performans çıktı.
Kulağa ilginç gelen bu deneysel girişimi sanatçı Taner şöyle anlattı: Eski Kâbe imamlarından birini dinlerken bakara suresinin birkaç ayetinden sonra enteresan bir şey fark ettim. Makam bana dünyada dinlediğim tüm müziklerden daha güzel geldi. Yukarıda saydıklarım ne ki, bu muazzam bir şeydi. Ve ben bu makamı notalara aktarmaya karar verdim. Sonuç olarak ‘do majör’ gamında bir icra çıktı ortaya. Mükemmel bir 1,4,5 blues performansı oluştu. Ünlü piyanist Ray Bryant da hayran kalmıştı bu icraya. Bu müziği birçok çalgı aletinden icra ettim.
Müziği icra eden ve dinleyen gözlerini kapatmalı
Murat Taner, müziğin icra edene ve dinleyene etki etmesi için de gözlerin kapatılmasını söyledi: ”Müziği çalarken ve dinlerken muhakkak gözlerinizi kapatın. Göz o kadar çok enerji tüketiyor ki o hissi alamıyor ve ruhuna inemiyorsunuz. Göz devamlı beyne sinyal gönderdiği için müziği göremiyorsunuz. 8 türlü müzik vardır; icracının notaya bakarak çaldığı müzik, icracının şefe bakarak çaldığı müzik, icracının diğer arkadaşların eline, gözüne, enstrümanlarına bakarak çaldığı müzik ve gözü kapalı çaldığı müzik. Ben sonuncusunu severim.”
Taner: Müzik bozulursa insan da bozulur
Müziğin iyi olması için doğru olması gerektiğini dile getiren taner, kötü müziğin ruha zarar verdiğini söyledi: “Müzik ruhun gıdasıdır” diye bir hakikat var. Peki, biz eğer kötü gıda alırsak vücudumuz ne olur, bozulur. Kötü müzik de ruhumuzu bozar. o halde iyi müzik nedir, kötü müzik nedir buna bakmamız gerekiyor. Müziğin iyi olması için bir kere doğru olması lazım.”
Eskiden müzik öğrencisinden para alınmazdı
Müziğin kutsal bir tarafı olduğunu ise şöyle anlatıyor müzisyen Taner: "Bu işin bir de kutsal tarafı vardır bizim kültürümüzde. Müziği öğretmek için zinhar para almayacaksın denilirdi. Hoca talebeye para verirdi, evinde odunu var mı, sazının teli eskidi mi diye talebesinin üzerine düşerdi. Şimdiki gibi eline gitar alan derse gelmiyordu. Mesela ders verdiğim talebeme 23 sene sonra hayvan derisinden yapılmış davul verdim."