Avukat Gürkan İygün, Alacaklılardan Mal Kaçırmak Amacıyla Mevcudu Eksiltmek Suçu Konusunda Önemli Bilgiler Verdi.
Avukat Gürkan İygün, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla mevcudu eksiltmek suçu konusunda önemli bilgiler verdi.
Günümüzde tüzel kişiler yani şirketlerin ve gerçek kişilerin borçlarını ödemekte zorlandığı icra müdürlüklerinde takibe konulan icralık borçların milyarları bulduğu bilinen bir gerçek olduğunu belirten avukat Gürkan İygün, “Bu dönemlerde sıklıkla karşılaştığımız alacaklılardan mal kaçırma durumu alacaklı ve borçlu açısından farklı sorumluluklar gerektirdiğinden son derece önemlidir. İcra ve İflas Kanunu’nun 331’inci maddesinde alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla mevcudu azaltmak suçu diye bir suç var. Suçun ilk şartı, borçlunun, alacaklısını zarara uğratmak maksadıyla hareket etmiş olması, Borçlu borçlarını ödemek için taşınmazlarını, arabalarını, vs. satmış, bankadaki parasını çekmişse ve gerçekten bu paralarla borcunu ödemişse, bu suç oluşmaz. Mesela, borçlu şirket aracını, taşınmazını satıp, araç üzerindeki rehni, taşınmaz üzerindeki ipoteği kaldırtmışsa ya da vergi borcunu, SGK borçlarını ödemişse, alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla suçu işlenmiş olmaz” dedi.
Borçluların, mallarına haciz konulmasına engel olmak için mal varlıklarını önceden sattıklarına, hatta satmış gibi göstererek tanıdıklarına, güvendiklerine devrettiklerine şahit olunduğuna dikkat çeken avukat İygün, “İşte bu bir suçtur. Bazen de borçlular, gerçekte borçlu olmadıkları halde, tanıdıkları güvendikleri kişilerle anlaşıp hiçbir borçları olmamasına rağmen, görünüşte borçlanırlar, genellikle senet imzalarlar. Sonra anlaştıkları kişi gerçekte olmayan bu borç nedeniyle icra takibine geçer. Tabii ki borçlu bu icra takibine itiraz etmez ve böylece icra takibini kesinleştirir. Sonra da gerçekte alacaklı olmayan bu kişiler kesinleşen takip talebine dayalı olarak, gerçek alacaklılardan önce davranıp borçlunun arabalarına, taşınmazlarına, bankadaki parasına haciz koydurur. Bu durumda gerçek alacaklı borçlunun haczedilecek bir mal varlığı kalmadığından, bir bardak soğuk su içmek zorunda kalabilir. Maalesef iyi niyetli olmayan borçlular bu tür sahte ve muvazaalı işlemlerle gerçek alacaklıların zararına hareket etmiş olmakta ve suç işlemektedirler. Mevzuatımız borçluyu koruyor gibi görünse de alacaklıyı koruyan yeterli düzenlerimiz var ancak yeterli uygulanıyor mu bu konu tartışmalı. Aslen bakılırsa az önceki örnekte Kötü niyetli borçluyla birlikte hareket edip sahte alacak-verecek ilişkisi oluşturan kişiler de suça iştirak etmiş olurlar. Bu suçun oluşması için, önemli nokta borçlunun kötü niyetli olarak alacaklıların zararına yaptığı işlemin, haciz yoluyla takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde yapılmış olmasıdır” diye konuştu.
Avukat Gürkan İygün, borçludan şikâyetçi olan alacaklının alacağını alamadığını ispat etmesi veya borçlunun aciz belgesi almış olmasının da bir diğer şart olduğunu dile getirerek, "Ancak bu koşullar yerine getirilse ve kötü niyetli borçlular alacaklıyı zarara uğratmak kastıyla mevcudu azaltmak suçundan altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılsa dahi alacaklı alacağına kavuşamıyor. İşte bu noktada tasarrufun iptali davasının açılması mümkün. Tasarrufun iptali davasıyla borçlunun geçmişte yaptığı işlemler iptal edilir ve eski hale dönülür. Yani, borçlunun sattığı taşınmazın satışı iptal edilip, taşınmaz geri borçluya döneceğinden, alacaklılar taşınmaz üzerine haciz koydurabilir" şeklinde konuştu.