Medical Park Gaziantep Hastanesi Prof. Dr. Sakıp Erturhan, prostat kanserinin önlenmesi konusunda çeşitli iddiaların olduğunu hatırlatarak, önemli olanın erken teşhis olduğunu söyledi.
Prof. Dr. Sakıp Erturhan, prostat kanserinin tüm ürolojik tümörler içerisinde en sık gözlenebilen kanser olduğunu ifade ederek, tüm Dünya’da 184 Ülkeye ait kanser verilerini toplayan Uluslararası Kanser Ajansı (IARC) Globocan 2012 verilerine göre prostat kanseri, 28 AB ülkesi ve A.B.D.’deki erkeklerde en sık gözlenen kanser olduğu kaydetti. Türkiye’de ise tüm dünya geneline uyacak şekilde akciğer kanserlerinden sonra ikinci en sık görülen kanser türü oğlunu hatırlatan Erturhan, hastalığın önlenmesi denildiğinde elbette ilk akla gelen faktörün diyet özellikleri olduğunu ifade etti.
Erturhan, “Diyabet konusu belki de üzerinde en çok spekülasyon yapılan şey, domates ve domates salçası olmaktadır. Bu konuda yapılan öncül çalışmalarda, domatesin içerisindeki likopenin prostat kanserini önlediği şeklinde bir takım veriler oluşturulmuşsa da, bu çalışmalar kısıtlı sayıda hasta ile yürütülen, bilimsel içeriği tartışmaya açık ve genellikle Uzakdoğu ülkelerinde yapılan çalışmalardı. Ancak takibinde çok büyük hasta sayıları ile yapılan ciddi çalışmalarda likopenin prostat kanserini önlemediği şeklinde kanıtlar ortaya çıkmıştır” dedi.
VİTAMİN TAKVİYELERİ
Erturhan, hastalığın önlenmesi konusunda vitamin takviyeleri ile ilgili yapılan araştırmalarda da olumlu sonucun çıkmadığını söyledi. Erturhan, “Vitamin takviyeleri ile ilgili yürütülen çalışmalarda da olumlu sonuçlar çıkmamıştır. Oldukça geniş çaplı hasta sayısı ile yürütülen Vit E ve selenyum çalışmasının (SELECT çalışması) sonuçlarında bu ikisinin tek başına veya birlikte prostat kanseri önleme amaçlı kullanılamayacağı sonucu çıkmıştır. Hatta bu çalışmada günlük Vit E alımının prostat kanseri riskini artırdığı şeklinde bir veri oluşmuştur. Benzer şekilde Vit D ile yürütülen çalışmalardan da bir sonuç elde edilememiştir” ifadelerine yer verdi.
PROSTAT KANSERİ VE SİGARA
Prostat kanseri ve sigara arasındaki ilişkinin de araştırıldığını hatırlatan Erturhan, tahmin edilenin aksine prostat kanseri ile sigara içimi arasında da bir ilişki bulunamadığını ifade etti. Erturhan, “Ancak yanlış bir mesaj vermemek adına tütün ve tütün ürünlerinin genel zararlı etkilerinin yanı sıra mesane ve böbrek kanserlerinin 1. Sırada nedeni olduğunu da belirtmede yarar vardır” dedi.
CİNSELLİK İLE İLİŞKİSİ
Erturhan, prostat kanseri ile ilgili aşırı cinsellik yaşayanlarda prostot kanserinin daha yüksek oranda görüldüğü yönündeki kanı olduğunu söyledi. Bu kanıyı destekleyen bilimsel kanı henüz bulunamadığını anlatan Erturhan, “Toplumda bir diğer genel kanı da, aşırı cinsellik yaşayanlarda prostat kanserinin daha yüksek oranda gözlendiğidir. Ancak bunu destekleyen elimizde hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır” diye konuştu.
OBEZİTENİN KANSERE ETKİSİ
Erturhan, aşırı kilo ve obezitenin prostat kanseri riskini artırdığı yönünde birtakım veriler olduğunu fakat bu durumun coğrafik farklılıklar göstermesi nedeniyle bilimsel değerliliğini azalttığına vurgu yaptı. Erturhan, “Aşırı kilo, Amerikan zencilerinde prostat kanser riskini artırmakta ancak Kuzey Avrupa ülkelerinde bir risk oluşturmamaktadır. Bu durum da konuyu tartışmalı hale getirmektedir. Bu konu ile biraz ilintili bir diğer konu da kolesterol ilaçlarının (statin grubu) prostat kanser riskini azaltıp azaltmadığı konusudur. Bu konuda söylenecek söz, statinlerin prostat kanser riskini azaltmadığı ancak prostat kanseri olan hastalarda, özellikle de ileri evre hastalıkta kullanımlarının hastalığın gidişatını biraz daha iyileştirdiğidir” şeklinde konuştu.
ÖNEMLİ OLAN TEŞHİS
Prof. Dr. Erturhan, prostat kanserinin önlenmesi ile ilişkili maalesef elimizde kuvvetli bir veri bulunmadığını, asıl olan hastalığın erken teşhisi olduğunu belirtti. Erturhan, “Çünkü erken evrede, bizim organa sınırlı hastalık dediğimiz evrede tanı alan hastalarda, uygulanacak tedavilerle tam kür şansı, bir başka deyişle tamamen hastalıktan kurtarıcı olabilmekteyiz. Bu noktada prostat kanserinin erken belirti vermeyebileceğinin de unutulmaması gerekir. Bu da periyodik kontrolleri şart kılmaktadır. Bizler prostat kanseri için periyodik kontrol anlamında, 50 yaşından sonra yıllık muayene ve kanda bakılan bir tümör belirleyicisi olan PSA testini (Prostat Spesifik Antijen) önermekteyiz. 1. Derece bir aile yakınında prostat kanser öyküsü olan kişilerde ilk kontrol yaşını 40’a çekmekteyiz. Sonuç olarak,prostat kanseri maalesef önlenebilir bir hastalık değildir.Ancak erken teşhis edildiğinde tamamen kurtulma şansı olan bir hastalıktır. Erken teşhis, tek başına muayene veya PSA testi ile yapılmayıp ikisinin birlikte değerlendirilmesi ile olmaktadır. Parmakla prostat muayenesi çoğu hasta için sıkıntı verici olmakla birlikte, biz ürologlar için en az tomografi veya MR incelemesi kadar değerli bulgu vermektedir ve tüm dünyada erkeklerde görülme sıklığı açısından ilk 2’de olan bir kanser türünün erken teşhisi için de buna değeceğini düşünüyorum’’ diye konuştu.
Kaynak: IHA-YEREL
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...