Uzman Psikolog Özge Genlik, çocuğun evliliği kurtaracak bir sebep olmadığını söyledi. Genlik, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Çocuklarım için fedakarlık yapıp ‘evliliğimi’ sürdürüyorum’ diyen kadın ya da erkekler; kendi özlerindeki istek ile temas etmek yerine çocuklarını ön plana, sahneye alarak çocuklarını, evliliklerinin tamponu haline getirmektedir” dedi.
Evliliğin bozulmaya başladığını işaret eden belirtileri anlatan Uzman Psikolog Özge Genlik, “İlk belirti; partnerler arası ruhsal sevişmenin son bulmasıdır. Diğer bir deyim ile, duygusal soğukluktur. Öncelikle partnerler bunu anlamlandıramaz ancak duygusal bağlamda bir şey paylaşmak içlerinden gelmemektedir. Sadece zihinsel düzlemde kısa ve geçiştirici cümlelerden oluşan diyalog; evlilik sürecindeki ilk sarsıntıdır” diye konuştu.
İlk belirtilerin ardından fizyolojik düzeyde de bir arada paylaşılan zamanda azalma gözlemlendiğini kaydeden Uzman Psikolog Özge Genlik, şunları söyledi: “Duygusal boyutta ayrışan çift, zihinsel boyutta da ayrışmaya başlamıştır. Ve çoğunlukla, ’paylaşacak birşeyimiz kalmadı’, ’eskisi gibi heyecan hissetmiyorum, herşey çok rutin’ gibi söyleme çok rastlanır. Evlilik dönüşümsel bir ilişki sürecidir. Partneriniz size, sizi yansıtan bir ayna vazifesi görmektedir. Partnerlerin özlemleri aynıdır ancak beklentileri farklıdır. Örneğin ’sevmek ve sevilmek’ her birimizin ortak özlemidir. Ancak sevgiyi ifade etme biçimindeki farklılık beklentileri ortaya çıkarır. Kimi insan sevildiğini duymak ister, kimisi dokunarak sevildiğini hisseder, kimisi sürekli kendisine somut düzlemde birşey verildiğinde sevildiğini hisseder. Evlilik ilişkisi de beklentilerin farklılığından doğan bir ruhsal beslenme sürecidir. Partnerleri ’farklılıklar” bir araya getirir, ’aynılıklar’ uzaklaştırır.”
BOŞANMAYA NE ZAMAN KARAR VERİLMELİ
Evlilik zeminindeki “güç” ile “mutluluğun” dansı ahenkli olmadığında o evliliğin zaten son bulduğunu ifade eden Uzman Psikolog Özge Genlik, sözlerini şöyle sürdürdü: “Güç; esnekliktir: Partnerler birbirlerini ne kadar istekle, keşif şapkalarını takarak anlamak için dinliyorlar ise evlilik zemini güçlüdür. Partnerlerden biri veya her ikisi de sadece kendi zeminlerinden anlatmak için konuştuklarında ve dinlemek yerine duymayı tercih ettiklerinde duygusal boşanma gerçekleşir. Mutluluk; özgüvendir, ’öz’e güvenmek; evlilikte ortak payda da partnere “istek” ve “ihtiyaçlarını” güvenle açabilmektir. “Olması gerekenleri” dayatmak ve inatla “-meli, -malı” zemininden konuşmak yerine; ayrışma ve buluşmamanın sentezinde olanı olduğu gibi kabul edebilmek rol beklentilerine girmeden duygudaşlık yapabilmek evlilik sürecindeki “mutluluktur”. Evlilik sürecindeki mutluluğun son bulması ile ruhsal boşanma gerçekleşir. Ruhsal ve duygusal olarak boşanmanın gerçekleştiği bir evlilik zemininde zaten düşünsel ve fiziksel boşanma somut formda hızla oluşacaktır.”
EVLİLİĞİ BİTİRMEK TEK TARAFIN KARARIYLA MÜMKÜN
Evliliğin dört bin yıllık mazisi olan toplumsal bir kavram olduğunu belirten Uzman Psikolog Özge Genlik, “Kadının ’karı’, erkeğin de ’koca’ olarak adlandırıldığı ve karı-kocalık makamındaki zeminde kurulan ilişkinin adı evliliktir. Bu bağlamda evlilik; kadın ve erkeğin duygusal-fiziksel-düşünsel ve ruhsal zeminde ortak payda da buluşma halidir. Evliliği bitirmek tek tarafın kararı ile mümkün ancak ortada evliliği bitirme gibi bir karar var ise evlilik sürecinin yara aldığını söyleyebiliriz. Boşanma statik bir olgu değil bir süreçtir. Dinamik bir yapıya sahiptir ve içerisinde pek çok kişisel, sosyal, ekonomik ve hukuksal nicelik barındırmaktadır. Bu bağlamda boşanma sürecinin psikososyal açıdan anlamlandırılmasına yardımcı olunması özellikle tek taraflı boşanma durumlarında daha işlevsel olacaktır. Psikolojik olarak boşanma hem bir yas evresini hem de kriz evresini iç içe sergilemektedir. Boşanma kararı tek taraflı alınmış ise boşanmak istemeyen taraf kendisini çaresiz ve yalnız hissedecek belki de partnerinin geri döneceğine ilişkin obsesyon (takıntılı düşünce) üretecektir. Evliliği bitirmekte kararlı olan taraf tutumunda kararlılık sergiledikçe, evliliğini sürdürmek isteyen partner ’öfke, çaresizlik, uyku-iştah düzeninde dalgalanmalar’ deneyimleyerek duygusal ve fiziksel tansiyonun yükselmesine zemin hazırlayabilmektedir. Bu süreçte en önemli husus; evliliğini sürdürmek isteyen kişiye alan ve zaman tanınmasıdır. Çünkü evliliğini sürdürmek isteyen kişi; “kontrolsüz bir gebelik” sürecini deneyimlemektedir. Bebek dünyaya “merhaba” demek üzereyken, anne “korku” duygusunu deneyimliyorsa, ne yapmalı? Anneye kendi kendisini teskin edebilmesi ve doğumu gerçekleştirebilmesi için vakit ve güvenli zemin tanınmalıdır. Bir süre sonra evliliği sürdürmekte niyetli olan kişi; evlilik mekanizmasının işlevsel olmayan yönlerinin farkına varacak ve kriz ile başa çıkma mekanizmalarını güçlendirerek aslında kendi arzu ve ihtiyaçlarının tatmini yönünde eylemde bulunduğunu, ilişkinin yara aldığını ve ilişkisel süreçteki iyileşmenin ancak partnerlerin ayrışması sonucunda gerçekleşebileceğini görecek ve duyumsayacaktır.”
Uzman Psikolog Özge Genlik, çocukların; anne-babalarının çocukları değil; yaşamın çocukları olduğunu vurgulayarak, “Bu bağlamda, anne ve baba rolündeki kişiler sadece bir insan varlığını dünya gezegenine getirmek, ardından bu canlının güven ile dünya gezegenine bağlanmasından sorumlu ve görevli olduklarını daima hatırlamalıdır. Yara almış ve kanayan bir ilişkinin çocuklar için sürdürülmesi çocukların yaşama “güvensiz, mutsuz, umutsuz” bakabilmelerine zemin hazırlamakta ve özgüvensiz bireylerin var olmasına sebebiyet vermektedir. “Çocuklarım için fedakarlık yapıp ‘evliliğimi’ sürdürüyorum” diyen kadın ya da erkekler; kendi özlerindeki istek ile temas etmek yerine “çocuklarını” ön plana, sahneye alarak çocuklarını, evliliklerinin tamponu haline getirmektedir. Bu tür kadın ve erkeler genellikle karşı karşıya kaldıkları kriz durumu ile nasıl başa çıkacaklarını bilemeyen duygusal başa çıkma mekanizmaları zayıf bireylerdir. Kendi duyguları ile temas etmekten kaçındıklarından dolayı çocuklarını öne sürer. Her zaman hatırda tutulması gereken, evlilik ilişkisinin sonlandırılması; karı-kocalık makamından ayrışmayı sembolize eder, halbuki anne-babalık makamındaki rol sonsuza dek sürecektir.”
Kaynak: IHA-YEREL
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...