Muğla’nın Menteşe ilçesine bağlı Çaybükü Mahallesinde bulunan tarihi su değirmeni müze restoran olarak turizme hizmet veriyor.
"Ormancı" türküsünde adı geçen Çaybükü eski adıyla Gevenes Köyü’nde bulunan 150 yıllık tarihi su değirmeni restore edildikten sonra müze restoran olarak turizme hizmet vermeye başladı.
Ormancı Türküsü’nün yazılmasına neden olan acı olayın geçtiği Çaybükü eski adıyla Gevenes Mahallesi’ndeki tarihi su değirmeni restore edildikten sonra turizme müze restoran olarak hizmet etmeye başladı. Ormancı türküsünde adı geçen değirmen ziyaretçilerin ilgisini çekiyor.
Ormancı türküsü içinde adı geçen tarihi Belen değirmeni restore edildikten sonra müze restoran olarak kültür turizmine hizmet etmeye başladı. Yaklaşık 150 yıllık geçmişe sahip değirmene gelenleri Ormancı türkünün bestecisi Kemancı Tahir ve eşi Zariye hanımın maketleri karşılıyor.
2005 yılında Ormancı Türküsü’nün geçtiği Belen Değirmeni’nin ardından 2011 yılında restore edilen 150 olduğu tahmin edilen tarihi değirmen günümüzde müze restoran olarak gelen misafirlerini ağırlıyor. İçerisinde tarihi eşyaların bulunduğu değirmene gelen vatandaşları türkünün bestecisi ve eşinin maketleri ile değirmenin çevresinde bulunan kaya parçalarının üzerine yapılan renk renk resimler karşılıyor. Belen Değirmeni’ni ziyarete gelen turistlerin daha fazla kalabilmesini sağlamak için de ’Ormancı’ türküsünün bestekârı Tahir Erdinç ve eşi Zariye Erdinç’in maketleri sergileniyor.
Gelen misafirlerin değirmeni ilk sadece müze olarak algıladıklarını fakat restoran olarak hizmet verildiğini gördüklerinde şaşkınlık yaşadıklarını belirten müze restoran olarak kullanılan değirmenin işletmecisi Hasan Şimşek; “Şimdi mevcut bulunduğumuz yer Ormancı Türküsü’nde geçen tarihi su değirmeni, tahminen 150 yıllık olduğu söyleniyor. Önemli bir yer bizim için, şuanda da Muğla’da yaşayan son değirmen. Burada gördüğümüz eşyaların tamamı İstanbul’dan geldi. Bunlar benim 30-35 yıldır öğrenci harçlıklarımızla toplayıp aldığımız merak ettiğimiz eşyalar ve hepsi de ender görülen örneklerden bir tanesi. Fakat bunu biriktirmemizin bir sebebi varmış ki eşyalar geldi burada yerini buldu. Bazen rafta yerlerini değiştirelim istiyoruz o bile olmuyor. Şimdi mekânımızın dekorunu yapınca da o eşyalar bu mekâna çok yakıştı. Bizim de en çok şey yaptığımız, inşalar burayı ilk önce müze gibi zannettiler. Fakat oturun, çayınızı için yemeğinizi yiyin deyince, çünkü burası bizim yaşam alanımız, biz burada yaşıyoruz. Aynı zamanda oturuyoruz kahvaltılarımızı yapıyoruz, yemeklerimizi yiyoruz, müşteriler de aynı şekilde. Enstrümanlarımız var bazen gelen ziyaretçiler arasında çok güzel bağlama çalan oluyor, cümbüş, ud çalan oluyor. Oturuyoruz ve o eski havayı tekrar teneffüs ediyoruz. Çünkü bu alıştığımız olay değil, insanlar örneğin müzeye giderler, eşyaları görürler ama dokunmazlar, hissedemezler. Veya çok güzel bir yerde yemek yerler ama çok moderndir, ruhunu hissedemezler. Burada hem geçmiş tarihe yolculuk ediyorlar, hem bugünü yaşıyorlar. Hem o lezzeti alıyorlar hem o duyguyu tadıyorlar. O yüzden çok keyifli yemeklerimiz, çok keyifli sohbetlerimiz oluyor. Biz burada yaşayan bir müze restoran olarak hizmet veriyoruz” dedi.
Kaynak: IHA-YEREL
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...