Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Türkiye bir yere gidecek ise yanlışları düzeltmek adına bir irade ortaya konulacaksa bu iradeyi ortaya koyacak insanlar, bu ülkenin mürekkep yalamış, aydın insanlarıdır" dedi.
Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Koncuk, 18 Mart 2016 tarihinde Samsun Şubelerinin düzenlediği istişare toplantısına katıldı. Koncuk’a Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Talip Geylan ile Genel Eğitim ve Sosyal İşler Sekreteri Cengiz Kocakaplan eşlik etti. Toplantılarda Samsun 1 ve 2 No’lu Şubenin Şube Başkanları, Şube Yönetim Kurulu Üyeleri, ilçe ve işyeri temsilcileri ile şubelerin kadın komisyonu üyeleri katıldı.
Ayrıca konfederasyona bağlı sendikaların şube başkanlarının yanı sıra Samsun’da bulunan STK temsilcileri de programa iştirak etti.
Toplantı şehitler için Kur’an-ı Kerim okunmasının ardından Samsun 1 No’lu Şube Başkanı Levent Kuruoğlu’nun açılış konuşmasıyla başladı. Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk da bir konuşma yaptı. Çanakkale Zaferinin 101. Yıldönümünü kutlayarak sözlerine başlayan Koncuk, “Başta Çanakkale şehitlerimiz olmak üzere, istiklal harbinde ve terörle mücadelede şehit olan bütün mehmetçiklerimizin, polislerimizin, vatandaşlarımızı rahmet ve minnetle yad ediyorum. Allah hepsinin mekanını cennet eylesin” dedi.
Çanakkale ruhunun bu millet için çok önemli olduğuna vurgu yapan Koncuk, “Çanakkale ruhu nedir? Kimseyi ötekileştirmeden, ülkenin her bir vatandaşını bağrımıza basabilmektir. İnsanları ayırıyorsanız sizin Çanakkale ruhundan bahsetmenizin hiçbir kıymeti yoktur. Öncelikle 253 bin vatan evladının ülkemizin geleceği adına vatanımız istila edilmesin diye severek can verdiğini bileceksiniz, birlik ve beraberliği sağlamak adına sağlam adımlar atacaksınız, ondan sonra Çanakkale ruhundan bahsetmeye hakkınız olacak” ifadesini kullandı.
Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim teşkilatlarımızın en büyük özelliği vatansever insanlardan oluşmasıdır. Türkiye Kamu-Sen bünyesinde farklı siyasi görüşlerden kişiler olabilir ama bizim ortak noktamız, vatanseverliğimiz, Atatürk ilke inkılapları ile milli manevi değerlerimize saygı duyan olan kişiler olmasıdır. Bu milleti geleceğe taşıyacak olan insanları, adeta ikinci sınıf insan muamelesine tabii tutacaksınız, nerede yandaş, vatanseverlikten bi haber, kendi nefsi için yaşamaktan başka hiçbir özelliği olmayan insanları baş tacı yapacaksınız sonra da Çanakkale ruhundan bahsedeceksiniz” diye konuştu.
" Türkiye bir yere gidecek ise yanlışları düzeltmek adına bir irade ortaya konulacaksa bu iradeyi ortaya koyacak insanlar, bu ülkenin mürekkep yalamış, aydın insanlarıdır" diyen Koncuk şunları kaydetti:
"Yüce Allah, ‘Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?’ diye buyuruyor. Şöyle ki, siz bilenler kıymetlisiniz ama sizin sorumluluğunuzda daha fazla demek istiyor. Bundan dolayı bilenlerin başında profesörlerimizi, doçentlerimizi akademisyenlerimizi devamında öğretmenlerimizi, ilahiyatçılarımızı, kamu çalışanlarını koymamız lazım. Bu sorumluluk sırasıdır. Eğer bir millet ilerleyecekse, toplumun dinamikleri dediğimiz bu insanların sorumluluk alması ile bir yerlere gelinecektir. Örneğin, bir kişinin hedefi rektör olmak ama bunun için tüm ahlaksızlıkları görmezden geliyor, ‘yeter ki ben rektör olayım’ diyor. Bu nasıl bir aydın sıfatıdır? Sadece kendini düşünen kişiden aydın olmaz. İlahiyatçılarımız için de aynı şey geçerli; bunlar da bedeli ne olursa olsun sadece Allah için doğruları söyleyip haykıracak. Çünkü görevleri, yanlış giden bir şeyleri düzeltmektir. Öğretmenler için de aynı şey geçerli, ‘okul müdürü benim nöbet günümü değiştirir, boş günüme koyar’ diye bir sendikal tercih olur mu? Biz doğruyu ahlakı erdemi öğrencilerimize nasıl öğreteceğiz? Hayatının hiçbir döneminde kendisinin tatmadığı duyguları nasıl anlatabilecek başkalarına? Dolayısıyla bizim hangi misyonu taşıdığımızı hepimizin iyi bilmesi gerekir. Ama bu şekilde Türkiye bir meçhule gidiyor. Peygamber Efendimiz bir Hadisi Şerifi’nde “Her millet layık olduğu şekilde yönetilir” der. İşte biz neye layık isek öyle yönetiliriz. Çanakkale ruhu ya da M. Akif Ersoy’dan övgü ile bahsetmek lafta kalıyorsa, bunların hiçbir anlamı yok.”
Türkiye’de hukukun üstünlüğünün yerle bir edildiğini iddia eden Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu ülkenin savcısı hâkimi dahi yanlı kararlar veriyor ise, peki bu adaleti kim sağlayacak? Adaletin olmadığı yerde huzuru nasıl sağlayacağız? Huzurun olmadığı yerde, insanların mutluluğunu nasıl sağlayacağız. Türkiye’nin geleceği olan insanlarımızı, gençlerimizi korkutarak, baskı altına alarak geleceğin Türkiye’sini nasıl yeniden inşa edeceğiz. Kiminle inşa edeceğiz? Bu sorunun cevabını vermek kelimeler ile olmaz, davranışlarımızla bunu sergileyeceğiz. Bu kokuşmuşluk içinde adam gibi duran Türkiye Kamu-Sen’in mensuplarının hepsini kutluyorum. Allah hepinizden razı olsun.
Sayın Cumhurbaşkanı seçimlerden önce bir açıklamasında, ‘550 tane yüzde yüz yerli, yüzde yüz milli milletvekili istiyorum’ dedi. Ben de buradan kendisine diyorum ki, bu ülkede Türkiye Kamu-Sen’in tam 450 bin tane yüzde yüz yerli yüzde yüze milli, vatansever üyesi var. Madem ki, yüzde yüz yerli ve milli olmak bir anlam ifade ediyorsa, şunu soruyorum; bu insanları neden okul müdürlüklerinden azlettiniz? Neden, bir gecede çıkardığınız kanunla yöneticilik görevlerini ellerinden aldınız? Benim tanıdığım birçok okul müdürünün Türk Milli Eğitimine emeği, Sayın Nabi Avcı’dan fersah fersah daha fazladır. Belki Sayın Bakan Türk Milli Eğitimi kelimesini kitaplardan okumuştur ama bu kişiler yüreğinin her yerinde hissederek Türk Milli Eğitimine ömürlerini verdiler. Ama bu kişileri görevlerinden aldınız. Namusuyla, şerefiyle hizmet ettikleri için mi görevlerinden aldınız? Size namuslu, ahlaklı kişi lazımsa adresi belli Türkiye Kamu-Sen’dir. Yoksa size yalaka, yandaş, ahlaksız adam lazımsa onların da adresi bellidir. Türkiye Kamu-Sen adeta bazı mikropların antibiyotiğidir. ”
Koncuk şöyle devam etti:
“Stajyer öğretmenler mesleğe başladığının ilk günü bir sendika, önlerine hemen üyelik formu koyuyor, ‘hayırlı olsun sen öğretmenliğe başladın ama önünde stajyerlik süreci var sen ya bizim sendikaya üye olursun ya da senin stajyerliğin kalkmaz’ diyorlar. Bundan daha alçakça, namussuzca bir yaklaşım olabilir mi? Sendikaların en büyük görevi, kamuda huzuru sağlamaktır. İnsanların daha mutlu ve huzurlu olması için sendikalar var. Sendikalar, insanları ezmek için yoktur. Farz edelim ki sen korkutarak 30 bin öğretmeni üye yaptın, eline ne geçti? Sen kar mı sağladığını düşünüyorsun? İnsanları korkutarak, ezerek üye yapılmaz en önemlisi de sen bu millete ihanet ediyorsun. Bir kişinin hangi sendikaya üye olduğundan daha çok şahsiyetini bir yerlere ipotek etmesi bu millet adına kayıptır. Düşünün ki yarın bu insan akademisyen olmak istiyorsa, profesör olacak, öğretmen ise İl Milli Eğitim Müdürü olacak böylesine ezdiğiniz kamuda yaşayacak olan insanlar bu millet adına kayıptır. Ben bütün teşkilatlarıma da ifade ediyorum, kimseyi korkutarak ezerek üye yapmayın. Bizim ezilmiş insanlara değil, başı dik duran insanlara ihtiyacımız var.”
“657 sayılı kanundan bihaber olanlar, değişsin diye ahkam kesiyor” diyen Genel Başkan İsmail Koncuk, "Anayasayı değiştirseniz dahi, imza atılan uluslararası sözleşmelere göre bizim yargı hakkımızı elimizden alamazsınız” dedi.
Çalışma hayatının sorunlarla dolu olduğuna vurgu yapan Genel Başkan İsmail Koncuk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bıkmadan, yılmadan, yorulmadan bunları anlatmamız ve sorunların giderilmesini sağlamamız gerek” dedi. Koncuk, “Çalışma hayatıyla ilgili şeyleri insanlara anlatmak lazım, yanlışların nelere neden olduğunu göstermek, neden bizimle yürümeleri gerektiğini izah etmek lazım. Yoksa insanlarımızı ikna edemeyiz.
Kamuda yandaş bir sendika oluştu. Ben her bir memurumuzun yandaş sendikadan kendilerine bir fayda gelmeyeceğine inandığını biliyorum. Zaman zaman kurumlara gittiğimde soruyorum, “Kime üyesiniz?” diye; yandaş sendika üyeleri bana diyorlar ki, “Boş verin Başkanım.” Memur kardeşim üyesi olduğu sendikanın adını söyleyemiyor. İşte bir memur bunu söylemeye çekiniyorsa, o yapıya inanmıyor, güvenmiyor ona bir şeyleri iyi anlatabilirsek ikna edebiliriz.
Stajyerlerden bahsettik az önce, bu çocuklara günah değil mi? Sadece Milli Eğitim Bakanlığı’nda değil diğer kurumlarda görev yapan stajyerler var. Bu çocukları, daha meslek hayatlarının başında neden baskı altına alıp korkutuyorsunuz? Bu anlayışla sendika üye sayısının milyonlara ulaşması bir şey ifade etmez. Bugün, mücadele şart, hep birlikte mücadele edersek başarırız. Çalışma hayatını bu hale getirenler bellidir, yapmak istedikleri de çok bellidir. Bu yetki verilen sendikanın nasıl bir sendika olduğu da biliniyor. Biz sendikacı kimliğimizle çalışma hayatında bize dayatılan şeylerle mücadele etmeyi bileceğiz.
Kamuda böyle bir sendikanın varlığı memurun kaybetmesi sonucunu doğuruyor. Gelin hep birlikte mücadele edelim. Bu mücadelenin içinde tüm varlığımızla birlik olalım. Hz. Peygamberimiz bir hadisinde, “Bir haksızlık gördüğünüzde elinizle müdahale ediniz, buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle müdahale ediniz, buna da gücünüz yetmiyorsa kalbinizden buğz ediniz, bu ise imanın en düşük derecesidir” diyor. Şimdi bir sürü haksızlık var, elimizle belki müdahale edemeyebiliriz ama dilimizle belki daha rahat müdahale edebiliriz, bu da olmuyorsa kalbimizden buğz edebiliriz, bundan da korkmamalıyız. Bununda yolu, bizim geleceğimiz adına söz söylemekten çekinmeyen, bizim dilimizle konuşan, yüreğimizle hissedenler beraber yürümektir. Bunu başarabiliriz. Problemleri en aza indirebiliriz. Siyasilere verilecek demokratik tepkiler siyasilere geri adım attırır. Biz Türkiye Kamu-Sen olarak bu mücadeleye devam edeceğiz. İnşallah bu mücadelede hepiniz bizlerle beraber olursunuz. O zaman bu işlerin çok daha kolay olduğunu göreceksiniz. Umudunuzu asla kaybetmeyin. Bizim temsil ettiğimiz değerler bu milletin geleceği adına yüz yıl, bin yıl sonra da kıymetli değerler olacak. Bugünler gelir geçer, güvenimizi ve inançlarımızı sağlam tutalım yeterlidir. Hepinize teşekkür ediyorum, şehitlerimizi bir kere daha rahmetle anıyorum.”
Kaynak: IHA-YEREL
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...