Terör örgütleri, son dönemde Avrupa şehirlerinden Pakistan'a uzanan coğrafyada birbiri ardına kanlı saldırılar düzenliyor. Paris'ten sonra Brüksel'i de vuran terör, Batı'nın dikkatini bir kez daha küresel terör tehdidine çekerken uzmanlar, bu eylemlerin birbirinden farksız olduğunu ve ülkelerin terörle mücadelede işbirliği yapması gerektiğini vurguluyor.
ABD İç Güvenlik Bakanlığına bağlı 'START' terörizm çalışmaları kuruluşunun 2015 Küresel Terörizm Dizini'ne göre, dünya genelinde 2014'te yaklaşık 32 bin 700 kişi küresel terör kurbanı oldu. Küresel terörle ilgili yayımlanan en güncel verileri içeren rapora göre, 2013'teki kurban sayısı ise bunun yaklaşık yarısı.
Son 15 yılda terör nedeniyle hayatını kaybeden kişi sayısının 29 bin arttığına dikkati çeken rapor, 2014'te Afrika'da etkili Boko Haram ve Ortadoğu'da etkili DAEŞ'in tüm saldırıların yüzde 51'ini düzenlediğini ifade ediyor.
Rapora göre, 2000- 2015 arasında terör saldırılarının sadece yüzde 0,5'i Batı ülkelerinde düzenlendi ve 11 Eylül saldırılarını da ekleyince rakam yüzde 2,6'ya çıkıyor. Ancak 2015'in sonundan itibaren Paris ve Brüksel gibi Avrupa başkentleri de terör tehdidiyle karşı karşıya kaldı.
13 Kasım 2015'te Paris'te 130 kişinin hayatına mal olan saldırılardan bir gün önce Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta 43 kişi, bir ay öncesinde de Ankara'da en az 95 kişi DAEŞ bağlantılı kişilerce düzenlenen eylemlerde can vermişti.
2016'ya girildiğinde de İstanbul, Ankara, Brüksel, Lahor ve Bağdat, kanlı saldırılarının hedefi olmaya devam etti. 12 Ocak ve 19 Mart'ta İstanbul'da toplam 18 kişi, 17 Şubat ve 13 Mart'ta Ankara'da toplam 62 kişi, 22 Mart'ta Brüksel'de en az 34 kişi, 25 Mart'ta Irak'ın Babil kentinde bir futbol maçı sırasında en az 32 kişi ve 27 Mart'ta Pakistan'ın Lahor kentinde bir lunaparkta çoğu çocuk 72 kişi terör kurbanı oldu.
Terör örgütü Boko Haram, Afrika'da Çad Gölü havzasında yer alan Nijerya, Kamerun, Nijer ve Çad gibi ülkelerde sivil ve askerleri hedef alan kanlı saldırıları düzenliyor. Nijerya'nın Borno eyaletinde 2002'de kurulan örgüt, yağmalama ve insan kaçırma gibi eylemlerle de bölgeyi tehdit ediyor.
AA'nın Kamerun ve Nijerli askeri yetkililerden edindiği bilgiye göre, geçen yıl 7 Mart'ta terör örgütü DAEŞ'e biat ettiğini ilan eden Boko Haram'ın aralarında kadın ve çocukların da olduğu binlerce militanı var. Örgüt ayrıca 'canlı bomba'ya dönüştürdüğü çok sayıda rehineyi elinde tutuyor.
Farklı kaynaklar, Boko Haram'ın 2009'dan beri 20 binden fazla kişiyi öldürdüğünü, milyonlarca kişiyi de Çad Gölü çevresindeki ülkelere göç etmek zorunda bıraktığına işaret ediyor.
Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre, örgütün eylemleri sebebiyle büyük bölümü Nijeryalı 2,6 milyon kişi evsiz kaldı. Örgütün ayrıca geçen yıl içinde Kamerun, Çad, Nijer ve Nijerya'da bin 100 okulu yıktığı belirtiliyor.
El Kaide, Rusya'nın 1979'da Afganistan'ı işgaline karşı Ortadoğu'nun dört bir yanından gelen 'mücahitlerle' örgütlenmiş ve 11 Eylül saldırıları sonrasında ABD'nin küresel terörle savaşıyla dünya gündemine oturmuştu.
Diğer terör örgütlerine kıyasla mobil, dağınık ve gevşek hücreler şeklinde organize olan El Kaide, 2004'te Madrid, 2005'te Londra'da düzenlediği eylemlerle toplam 254 kişinin ölümüne sebep olmuştu.
Örgüt, Nisan 2011'de öldürülen lideri Usame Bin Ladin'in yerine Eymen el Zevahiri'yi yeni lideri olarak seçmiş, Yemen'deki örgütlenmesine ağırlık vermişti. Halihazırda El Kaide, Yemen'in doğu ve güneyinde etkili. Hadramevt ilinin merkezi Mukella kentini merkez üssü haline getiren örgüt, Ebyen, Lahiç, Şebve illeri ve başkent Aden'de güçlü. Örgütün eylemleri başkentte yoğunlaşıyor.
Yemen El Kaide'si, 7 Ocak 2015'te Paris'te Charlie Hebdo dergisi saldırısını üslenerek örgütü bir kez daha Batı'nın gündemine taşımıştı. ABD öncülüğündeki uluslararası koalisyon da geçen ay içinde Yemen'deki El Kaide hedeflerine yönelik saldırılarını sıklaştırdı. Ebyen, Şebve ve Mukella'ya 26 ve 28 Mart arasında dört hava saldırısı gerçekleştirildi.
Terör örgütü DAEŞ ise son 1,5 yılda en büyük gelişimini Irak ve Suriye'de sağlarken, 30 Haziran 2014'teki sözde hilafet ilanının ardından birçok ülkede nüfuzunu arttırdı. Güçlü yerel taraftar bulduğu ülkelerde 'vilayetler' şeklinde yapılanan örgütün, bağlılık bildiren yerel silahlı hareketler sayesinde küresel ağı genişledi.
DAEŞ'in silahlı eylem ve terör saldırıları gerçekleştirdiği ülkeler Nijerya, Libya, Afganistan, Mısır, Yemen, Pakistan, Suudi Arabistan, Tunus, Kuveyt, Lübnan ve Türkiye olarak biliniyor. Filistin, Cezayir, Hindistan, Endonezya, Filipinler, Mali, Sudan ve Rusya Federasyonu'nun Kuzey Kafkasya bölgesinde DAEŞ'e bağlılığını bildiren birtakım örgütler bulunuyor.
Örgüt, halihazırda Irak'ta Musul ilinin tamamını, Enbar ilinin büyük yerleşimlerinden Felluce'yi, Kerkük'ün güney bölgeleri ve kuzeyindeki Havice kasabasını, Selahattin ilinde bulunan Hemrin'deki bazı petrol yatakları, Bağdat'ın batısı ve güneybatısında Garma gibi başkente geçiş hattı üzerindeki noktaları kontrol ediyor.
Örgüt, Suriye'de ise kuzeydeki Rakka ile doğusundaki Deyr ez-Zor vilayetlerinin neredeyse tamamını kontrol altında tutuyor. Ülkenin doğusundaki Haseke vilayetinin bazı bölgelerinde denetimi elinde tutan DAEŞ, Halep'in doğu ve güneydoğusundaki kırsalı da kontrol ediyor. Kısa süre önce Humus'a bağlı tarihi Tedmur kentinden çıkarılan DAEŞ, Şam'a geçiş yolundaki Yermuk mülteci kampı ve Hacer-ül Esved gibi Humus ve Hama kırsallarındaki bazı bölgeleri hakimiyeti altında tutuyor. Örgütün ayrıca Suriye-Lübnan sınırında yer alan Şam kırsalındaki Kalamun bölgesinde de sınırlı kontrolü var.
Terör örgütü DAEŞ'in Türkiye'de Ortadoğu ülkelerinde olduğu gibi köklü bir yapılanması olmasa da 20 Temmuz'da Şanlıurfa'nın Suruç ilçesinde 30 vatandaşın hayatını kaybetmesine neden olan saldırısı önemli bir eylem kapasitesine sahip olduğunu göstermişti. Örgütün Türkiye'yi hedef alan ilk doğrudan eylemi ise geçen sene Haziran ayında Irak'ın Musul kentini ele geçirdiği sırada Türkiye'nin Başkonsolosluk personelini alıkoyarak kaçırması olmuştu. Personel, 101 gün sonra düzenlenen operasyonla serbest kalmıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 12 Ocak'ta İstanbul'un Sultanahmet Meydanı'nda 10 kişinin hayatını kaybettiği canlı bomba saldırısı mahalini ziyaret ettiği sırada, bununla birlikte DAEŞ'in Türkiye'de 10 eylem düzenlediğini söylemişti.
10 Ekim 2015'te Ankara Garı önünde düzenlenen çifte canlı bombalı saldırıda 100 kişi hayatını kaybetmiş, yetkililer eylemin faillerin DAEŞ üyesi olduğu üzerinde durmuştu.
Türkiye'de 1984 yılından bu yana kanlı eylemler düzenleyen terör örgütü PKK/KCK, İran, Irak ve Suriye'de de uzantıları olan örgütler vasıtasıyla varlık gösteriyor. PKK üst yönetimi, sözde 'Kürdistan'ın dört parçasındaki yapılanmaları bir çatı altında toplayan şemsiye yapısına 'KCK' ismini veriyor. Buna göre PKK, KCK'nın Türkiye kolu iken, PYD de Suriye kolunu oluşturuyor. Örgütte Irak kolu PÇDK, İran kolu ise PJAK olarak isimlendiriliyor.
Örgüt, son aylarda Mardin, Diyarbakır ve Şırnak'ta şehir eylemlerine hız verirken, Suriye kolu PYD'nin kaynaklarından da faydalanıyor. Güvenlik kaynaklarından alınan bilgiye göre, PYD sınırdan tanksavar silahı, roketler ve ağır makineli tüfekler gibi ağır silahlar ile uçaksavar mermisi türünde mühimmatlar sızdırarak Türkiye'deki terörü de besliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni yıl mesajında 2015 yılı içinde 3 bin 100 PKK'lı teröristin öldürüldüğünü, 200 güvenlik görevlisinin de şehit olduğunu söylemişti.
Ağırlıklı olarak Peştun kökenlilerden oluşan Taliban, 1990'ların başında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'dan çekilmesi sonrasında ortaya çıktı. Ülkeyi 1996'dan 2001'e kadar yöneten Taliban rejimi, ABD'nin küresel terörle mücadele kampanyası kapsamında 2001'de devrilmesinin ardından Pakistan sınırına yerleşip, mücadelesine buradan devam etti.
Ancak Pakistan Talibanı, Afganistan orijinli Taliban'dan farklı bir yapı. Tehrik-i-Taliban Pakistan (TTP) adıyla bilinen Pakistan Talibanı da gücünü Peştun halktan alıyor olsa da Afgan Talibanı'ndan bağımsız ve kabilelere dayalı bir örgütler topluluğu olarak biliniyor. Pakistan'ın Afganistan sınırında devlet otoritesi eksikliğinden faydalanarak kümelenen TTP, halihazırda Pakistan'ın kuzeyinde ve batısında Afganistan sınırı boyunca hakimiyete sahip.
İslamabad yönetiminin örgütü bitirme çabalarına rağmen, sivillere, orduya ve yönetime karşı tehdit oluşturmaya devam ediyor. Pakistan'da rejim değişikliği hedefleyen TTP, Pakistan devletini düşman olarak görüyor. Örgütün saldırılarının büyük kısmı Pakistan ordusunu hedef alıyor. Örgütün kurucusu ve lideri Beytullah Mehsud, 2009 yılında Amerikalıların düzenlediği insansız hava aracı (İHA) saldırısında öldürüldü, yerine Hakimullah Mehsud geçti. Mehsud'un ölmesinin ardından da TTP liderliğine Kasım 2013'te Molla Fazlullah getirildi.
Örgüt, Peşaver'de 16 Aralık 2014'teki okul saldırısında 130'dan fazlası çocuk 150 kişiyi katletmesinden sonra, 27 Mart'ta Lahor'daki lunapark saldırısıyla çoğu çocuk 72 kişiyi öldürerek bir kez daha dünya gündemine oturmuştu.
Uzmanlar, son dönemdeki terör eylemlerinin aynı çerçevede değerlendirmesi gerektiğini vurgulayarak, ülkelere küresel terörle mücadelede birlik çağrısı yaptı.
Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi ve eski Avrupa Birliği (AB) Bakanı Prof. Dr. Beril Dedeoğlu,“Türkiye'den, Fransa'dan, Belçika'dan terör mağduru tüm ülkelerden insanların dayanışma sergilemesi gerekir ama bugün maalesef bu noktadan oldukça uzağız' dedi.
Dedeoğlu, son dönemdeki eylemlerin bir yandan Batı dünyasını Ortadoğu'dan uzak tutmak, bir yandan da terörle mücadele kapsamında Ortadoğu'ya davet etmek gibi ikili fonksiyona sahip olduğuna dikkati çekti.
Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi ve SETA Genel Koordinatör Yardımcısı Prof. Dr. Muhittin Ataman da küreselleşme sürecinde herhangi bir yerde yaşanan terör saldırısının tüm dünyayı ilgilendirdiğini vurguladı.
Terörün maliyetine değinen Ataman, 'Terörün siyasal istikrarsızlık, ekonomi ve toplumsal etkileşime etkisi gibi doğrudan maliyetleri var. Bir de devletlere muhataplarını hedef alarak, onlar üzerinden getirdiği dolaylı ekonomik ve siyasi külfetleri var' dedi.
Ankara Siyasal ve Ekonomik Araştırmalar Merkezi Başkanı ve Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Akif Kireççi de son dönemdeki eylemlerin terör örgütleri arasında ayrım yapmanın ne kadar tehlikeli olduğunu gösterdiğini söyledi.
Kireççi, Batı'nın demokrasi ve insan hakları gibi kavramları sadece kendileri için değil, Ortadoğu, Afrika için de sahiplenmesi gerektiğini kaydetti.
Kaynak: AA
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...