Salgın Sonrası Yeni Bir Dünya Düzenine Geçileceğini Belirten Yükselir Group Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Yükselir, "Yeni Dünya Düzenine Geçiş Bu Virüs Gibi Hızlıca Yayılacak. Dünya'da Hiçbir Ülke Yada Avrupa İle Ortadoğu Gibi Hiçbir Coğrafi Bölge Bu Değişimden Muaf Olamayacak." Dedi.
Salgın sonrası yeni bir dünya düzenine geçileceğini belirten Yükselir Group Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Yükselir, "Yeni dünya düzenine geçiş bu virüs gibi hızlıca yayılacak. Dünya’da hiçbir ülke yada Avrupa ile Ortadoğu gibi hiçbir coğrafi bölge bu değişimden muaf olamayacak." dedi.
Koronavirüsün gündelik hayata etkisi tüm hızıyla devam ederken, salgından kaynaklı ekonomik ve siyasi analizler de yapılmaya başlandı. Salgın sonrası yeni bir dünya düzenine geçileceğini düşünenlerin sayısı bir hayli fazla olduğu belirtiliyor. Küresel yatırımları ile tanınan Yükselir Group Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Yükselir, krizin faturasının nasıl paylaşılacağı, salgın sonrası gelişmeleri önceden haber verileceğini söyleyerek, "Ekonomik anlamda sistemin değişip değişmeyeceğini anlamak için, kişilerin devlet ile arasında ya da devletlerin birbiri arasında ekonomiden kaynaklı oluşturulan servetin nasıl paylaşıldığını incelememiz gerekiyor. Bu paylaşımın kriz öncesine göre bir tarafı tahammül edilemeyecek şekilde dezavantajlı konuma getirdiği bir ortamda, hızlı bir sistem değişikliği görebiliriz. Yani kısaca kriz sonrası sistemi anlamak için var olan krizin faturasının nasıl paylaşılacağını görmemiz lazım." dedi.
"Krizin maliyetini paylaşma konusunda kesin sonuçlar ortaya koymuyor"
Dünya çapında hükümetler, koronavirüs dolayısı ile işini kaybedip, gelirlerinden olan vatandaşlarını desteklemek adına çeşitli finansal paketler açıkladıklarını bildiren Yükselir "Bunun yanında FED ve IMF gibi küreselleşmiş dünya ekonomisinin yapıtaşı olan iki kurum, ülkeler ile dolar likiditesi sağlamak adına yeni bağlantılar kurdular. Bu gelişmeler krizin maliyetini paylaşma konusunda kesin sonuçlar ortaya koymuyor. FED ve IMF kanalı ile diğer ülkelere saplanan kısa vadeli dolar, aslında diğer ülkelere sorunlarını halletmesi için makroekonomik dengeleri bozmadan, para basma imkânı verme anlamına geliyor. Bu da maliyeti kimin üstleneceğini şimdi değil de FED ve IMF verdiği dolarları geri çağırdığı zaman konuşalım anlamına geliyor. Her ülkenin krizden çıkış zamanı kendi iç dinamiklerine göre farklı zamanda olacak ama FED ve IMF’in dolarları geri çağırma sinyali tek bir zamanda ortaya çıkacak. Gelişmekte olan ülkelerin, ilerleyen dönemlerde doların geri çekilmesi ile ve kendi para birimlerinin değer kaybetmesi ile ABD’den enflasyon ithal edebileceği bir ortam göreceğiz. Böylece krizin faturası gelişmekte olan ülkelerdeki vatandaşa alım gücündeki azalma olarak ödettirilme imkânı mevcut." şeklinde konuştu.
Dünya liderliği el mi değiştiriyor?
Yavuz Yükselir, yaşanan pandemi sonrası küresel ekonomiler büyük daralmalarla boğuşurken, işin siyasi boyutu da tartışılmaya başlandığının altını çizerek, "Hâlihazırda bir süredir konuşulan Çin’in dünya liderliğini devralması konusu, bazı çevrelere göre bu krizle birlikte hızlanmış görünüyor. Küresel liderliği ele almak için ekonomik, askeri, siyasi ve kültürel olarak dünyayı domine etmek gerektiğini düşünüyor. Küresel liderliği tek bir kavram ile sembolize edersek bu da donanma gücüdür. Dünyanın her yerinde bayrak gösterebilecek boyuta ulaşmış bir donanma gücü sağlamak zaten dünyanın en büyük ekonomik gücü olmayı gerektirir. Bu donanma gücü ise siyasi ve kültürel anlamda dünyanın her tarafına etki etmek anlamına gelir. Günümüz teknoloji devlerinin dünyaya ABD’den yayılması dışında daha önceki zamanlara bakarsak, Japonya’da beyzbol’ün en popüler spor olması ya da zamanında İngiliz egemenliğinde uzun bir süre kalan Pakistan ve Hindistan’da en popüler sporun kriket olması tesadüf değildir."
Şu an küresel liderliği elinde bulunduran ABD’nin daha önceki krizlerde gösterdiği küresel düşünme ve küresel boyutta çözüm üretme ilkesinden bu krizde daha çok kendi içine kapandığını kaydeden Yavuz Yükselir, tek alternatifin Çin olmadığını söyledi.
Yavuz Yükselir açıklamasının devamında, "Amerika Birleşik Devletleri Başkanı’nın küreselleşme karşıtı olduğu bir ortamda, dünya liderliği tartışılması çok doğal ama potansiyel adaylar ortaya çıkarken dünyaya ne önerdikleri önemli. Bu yarışta ön plana çıkarılan donanmasını devamlı büyüten ve büyük bir askeri ve ekonomik güç olan Çin’in demokrasiye alışmış dünya halklarına sunacak bir siyasi modeli yok. Dünya liderliğini siyasi bir değişim yapmadan alması halinde etkisi Roma İmparatorluğu’ndan çok Moğol İmparatorluğu kıvamında olur. Kıta Avrupa’sına tıkanıp kalmış ve kendi içlerinde bile birlik olamayan Avrupa Birliği bu yarışta hiç bir zaman olmadı. Yeni dünya düzeninde, coğrafi yakınlıktan çıkıp, küresel güç aktarımına müsait yapılanmaya sahip birliklerin dünya liderliğinde şansı olabileceğini düşünüyorum. Burada adaylardan biri Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın oluşturduğu BRICS iken, benim gözümde kültürel ve siyasi olarak daha homojen ayrıca var olan küresel sisteme daha uyumlu bir aday mevcut. Avrupa Birliği ile bağlarını koparıp, İkinci Dünya Savaşı’ndan beri donanması küçülen Birleşik Krallık, 2 tane modern uçak gemisi ve büyütmeye çalıştığı donanması ile içinde Kanada ve Avustralya gibi ülkeleri barındıran Commonwealth ülkelerini askeri bir birlik haline getirirse, ABD’nin antiküreselleşme politikası kalıcı olması durumunda, dünya liderliğini sorunsuz bir şekilde devralabilir. Bunun yanında ABD’nin bu kısa vadeli yerel düşünen politikasının geçici olacağını ve bir süre daha bu sistemin devam edebileceğini düşünmekle birlikte, yeni birlikler, yeni ülkeler ve yeni sınırlar oluşturulacağını düşünmemek imkânsız" dedi.
Bundan sonra ne olacak?
Koronavirüsün, ekonomide dönüşüm ve kişisel veri konusunda, bizi hazır olmadığımız bir zamanda yakaladığını belirten Yavuz Yükselir, "Olayları akışına bırakma lüksümüzün olmadığını ve insanlığın refahı ve güvenliği için bazı değişiklikler yapmamız gerekli. 5 yılda yaşayacağımız dijital dönüşümü bireysel kullanıcılar olarak 3 ayda yaşadık. Bu süreçte tüketim toplumu olarak kendimizi daha yakından tanıdığımız bir dönem geçirdik. Daha önceki ekonomik krizlerde yaşamadığımız ölüm korkusu demokratik bir şekilde zenginden fakire hepimizi etkiledi. Değer yargılarımız baştan aşağıya değişti. Bir spor yıldızı ya da popstarın değerinin bir sağlık çalışanının değerine oranı artık aynı değil. Bu süreç ekonomilerimizde geri gelmeyecek bir sürü işkolu olarak bize geri dönecek. Hızlı dijital dönüşüm ve değer yargılarındaki değişimin oluşturacağı küresel işsizliği artık hesaba katmamız lazım. Bu küresel işsizliğin sonuçlarını, insan üretimi olan her yerde göreceğiz. Emeğinin karşılığında aldığı ücrette yaşanan dalgalanmanın insanda oluşturduğu psikolojik ve toplumda oluşturduğu sosyolojik etkileri ilerleyen dönemlerde sanat eserlerinde de karşımıza çıkacak. Bunun yanında liberalizmin büyük savunucuları olan batılı ülkelerde bile özellikle sağlık ve ulaşım alanında hızlı kamulaştırmalar gördük. Ekonomik modellerimizde değişiklik yapmadığımız zaman devlet kapitalizmini uygulayan ülkelerin ön planda tutulacağını görebiliriz. Bu tip yönetim biçimlerinde kişisel verilerimizin gizliliği hakkında fedakârlık yapmamız istenebilir. Başta karşı çıksak da insanlığın bu tip virüslerle bundan sonra da sınanacağı açık ve bu her sınandığımızda kişisel verilerimizi hayatımızın önüne koymamız zor görünüyor. Bu yüzden insanları izlemeyi kolaylaştıracak teknolojilerle sağlık pasaportu çıkarma zorunluluğu devletler tarafından önümüze konulabilir. Bu tip fedakârlıkların önü kesilmezse dijital diktatörlüklerde yaşayan bireylere dönüşmemiz kaçınılmaz." ifadelerini kullandı.
Sivil insiyatifle güçlendirilmiş bir küreselleşme
Dünya düzeninde küreselleşme ile ilgili tartışmalar devam ederken, Yavuz Yükselir şu andaki sıkıntıların aslında yarım küreselleşmeden kaynaklandığını kaydederek, "Doları küreselleştirirken, üretim ve tedarik zincirlerini yerelleştirmeye çalışmak ya da yuanda olduğu gibi ülke para birimini yerelleştirip, küreselleşmeyi savunmak mantıklı politikalar değildir. Var olan düzen değişecek mi yoksa evrimleşecek mi aslında bunu belirleyecek olan biz bireyleriz. Koronavirüs sonrası devlet ve halk ilişkisi yeniden tanımlanmaya mecburdur. Yönetimler ile halkın daha direk bir ilişkide olacağı ama yine de bireyin özgürlüklerini daha rahat koruyabileceği bir model geliştirmemiz gerekiyor. Ekonomik anlamda örnek verirsek, kriz anlarında parasal genişleme için devletler bankalar ve şirketler üzerinden para arzını arttırıp, talebi artırma yönünde kararlar alıyorlar. Ülkelerin sahip oldukları para birimlerini dijital hale getirip, bireysel olarak devletin insanlara ulaştığı bir parasal genişleme, krizlerin aşılmasında çok daha ön plana çıkacak. Bunun yanında bu salgının bize gösterdiği bir başka şey ise uluslararası olmasını beklediğimiz kurumların, ülkelerin çıkarları dolayısıyla nasıl kolayca manipüle edilebildiğini görmemizdir. G-20 olsun, Dünya Sağlık Örgütü olsun ve hatta Avrupa Birliği olsun, organize bir çözüm oluşturmada sınıfta kalmıştır. Dünya kriz sonrası bir dönem popülist politikaları ön plana çıkaran siyasetçileri vitrine çıkaracak olsa da ülkelerdeki sağduyulu azınlıklar sivilleştirilmiş yeni organizasyonlar kurarak azınlıkların aslında küresel çoğunluk olduğunu gösterebilirler. Bu karar alma ve uygulama yönünde geliştirilecek örgütlerde ise kişisel verilerin korunması açısından blok zincir gibi teknolojilerin insanların elini kolaylaştıracağını düşünüyorum. Kişisel bilgilerimiz ile güvenliğimiz arasında oluşturulan bu takas esnasında özellikle siyaset sahnesinde yaşanacak değişimlerle birlikte, şirketlerin bu takas değişiminde nerede oldukları, güçlü bir sivil insiyatifte, onların kaderini belirleyecek. Bugün çok büyük görünen kurumların, kısa zamanda tarih sahnesinde yerini aldığını görebiliriz." şeklinde konuştu.
"Yeni dünya düzenine geçiş bu virüs gibi hızlıca yayılacak"
İş, siyaset, ekonomi ve sanatta değişimin artan hızını yakında görüleceğini kaydeden Yükselir, "Kendimize ait değerlerimizin bu hızlı değişimde kaybolmaması için insana özgü sabitler oluşturmalı ve bunu bireyin tüm ilişkilerinde değiştirilemez maddeler olarak ortaya koymalıyız. Geleceği yorumlamak adına kurduğumuz varsayımlardan ortaya çıkan seçeneklerin hepsinde ortak olacak tek nokta değişimdir. Yeni dünya düzenine geçiş bu virüs gibi hızlıca yayılacak. Dünya’da hiçbir ülke yada Avrupa ile Ortadoğu gibi hiçbir coğrafi bölge bu değişimden muaf olamayacak. Değişen dünya düzeninde yeni politikalar ve yeni politikacılar göreceğiz. Bugünün büyük şirketlerinin bazılarının yok olacağını, insanın sanata bakışının değiştiğini gözlemleyeceğiz. Bu virüs gibi bu boyutta yaşadığımız ani değişim, yeni dünya düzeninin kurulmasına neden oluyor. Hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı bu yeni düzende, insanların birbiri ile doğa ile ve hayat ile arasındaki ilişki değişecek. İnsanların kendini sorgulayacağı bir döneme giriyoruz. Bu dönem aslında bu virüs gibi hızlı yayılan yeni Dünya düzeninin ayak sesleri..." açıklamasında bulundu.