CHP İBB Meclis Üyesi Dr. Ümit Yurdakul “Güvenli şehir ve yerel yönetimlerin şehir güvenliğine katkısı” konulu İBB meclis kürsüsünde gerçekleştirdiği konuşmasında: “Yasadığımız son olaylarda göstermiştir ki güvenli bir şehirde yaşamıyoruz. Bu konuda meseleyi sadece polisiye tedbirlerle açıklamak yerine konunun bir başka bileşeni olan yerel yönetimlerin şehrin güvenliği ile ilgili çalışmalarını burada ele almak istiyorum. Değerli Meclis Üyeleri hepimizin güvenli bir şehirde yaşama hakkı var. Bu mecliste ve ilçe meclislerimizde bu konunun daha sık ele alınması, yöneticilerin ve bizlerin taşın altına elimizi koyarak bu sorunu azaltacağımıza inanıyorum” diyerek oldukça önemli meseleleri dile getirdi, önemli tespitler yaptı, aşağıda okuyacağınız öneri ve eleştirilerde bulundu;
Bağcılar Belediyesi ve İBB Meclisi CHP Üyesi Dr. Ümit Yurdakul’un “Güvenli şehir ve yerel yönetimlerin şehir güvenliğine katkısı” konulu konuşmasının tam metni:
Sayın başkan değerli meclis üyeleri; Terörden hayatını kaybedenlere başsağlığı, yaralılara acil şifa ve yakınlarına sabır diliyerek konuşmama başlamak istiyorum.Yasadığımız son olaylarda göstermiştir ki güvenli bir şehirde yaşamıyoruz. Bu konuda meseleyi sadece polisiye tedbirlerle açıklamak yerine konunun bir başka bileşeni olan yerel yönetimlerin şehrin güvenliği ile ilgili çalışmalarını burada ele almak istiyorum.
İnsan ilişkilerinin, kültürlerin, ticaretin kesiştiği bir kavşak şehir olması, üretimin en fazla olduğu, ülke ekonomisine en fazla katkı sağlayan bu şehri dünyanın gözbebeği yapmak için güvenliğini de en üst seviyede tutmamız gerekiyor. Çünkü güvenli bir kentte aidiyet duygusu gelişeceği gibi yabancı misafirlerin de güvenli bir şekilde yaşayabileceği bir kent çıkar ortaya. Tersi durumda ise insanlar evlerine çekilir mağduriyet durumu yaşarlar. Şimdi yaşadığımız gibi.
Kentin güvenliğinde suçla mücadelede polisiye tedbirlerin yanısıra önleyici ve koruyucu tedbirlerin alınmasında polisin dışında diğer kurumların etkisi ve hatta yetkisi de vardır. Ama bu yeterince bilinmemektedir. Üniversitelerin, STK’ların, iş dünyası, emek dünyası, meslek odalarının ve tabiki yerel yönetimlerin. Dün Meclis Üyemiz Sayın Affan Keçeci ifade etti bu kadar üniversitesi olan bir şehirde Terörle Mücadele Enstitüsü bile yoksa hep beraber düşünmemiz lazım. Tabi burada ortaya çıkan en önemli problem koordinasyonsuzluk. Herkes kendi işini kendi sınırları çerçevesinde yaptığı için kendi işine ve önüne bakıyor. Basit bir örnekle şöyle açıklayayım. Örneğin polislerimiz hergün devriye gezerken, asayişi sağlamaya çalışırken örneğin suçluyu yakaladığı metruk bina için belediyeye önlem almasını söylüyor mu? Söylüyorsa bunu denetleyebiliyor mu? Tersi de geçerli belediyelerimiz parklarda yada sokaklarda gördüğü yada vatandaşın bildirdiği bir suç olgusunu polise bildiriyor mu? Dolayısıyla tüm aktörlerin tam bir eşgüdüm içinde çalışması gerekiyor. Birinci sorun koordinasyonsuzluk.
Diğer yandan, kentsel tasarımın, kentsel dönüşümün ve konut politikalarınında kentin güvenliği ile ilgili yakın ilgisi var. Bu kenti tasarlarken geçmişinden koparmadan; New York, Hong Kong, Dubai gibi küresel kapitalizmin şehirleri gibi yapmak yerine yani sadece AVM’ler ve iş yerlerini öne çıkarmak yerine İstanbul’u benzersiz yönleri ile geçmişinden koparmadan nadide bir eser gibi korumak gerekir. Kenti tasarlarken, insanların daha çok sokağa ineceği modelleri geliştirmek lazım. Esnafını, komşusunu tanıdıkça yabancı tehlikeyi daha fazla görecektir çünkü.
Örneğin sadece sokak aydınlatmalarına önem verilerek suçun önlenmesine dönük araştırmalar yapılmıştır. Yeterli aydınlatmalar yapıldığı takdirde suç oranlarında %20’lik bir azalış oluyormuş. Gece trafik daha az olmasına rağmen, öldürücü kazalarda 3 kat artış olmasının nedenlerinden biri yine aydınlatma eksiklikleri. 15 ülkede yapılan bir araştırmada gece yolların aydınlatılmasında kaza sayısının % 15 ile 75 oranında azaldığı tespit edilmiş. Burada enerji sorunu karşımıza çıkıyor ki bunun da yenilenebilir enerjilerle örneğin güneş enerjisi ile çözüleceğini geçen ay yapmış olduğum güneş enerjisi raporu ile burada açıklamıştım.
Araştırmalara devam edelim; İstanbul’da kent geneli ve mahalle geneli yapılan bir araştırmada insanlara 1 ile 10 arası puan vermeleri istenmiş ve insanların kendilerini kentte güvende hissetmeleri 2 ile 6 arasında not alırken, mahallede kendini güvende hissedenler 6 ile 9 arasında puan vermiştir. Yani insanlar kendilerini mahallelerinde daha güvende hissetmekteler. O zaman mahalle kültürünü geliştirici kentsel tasarımların yapılması, güvenliği de olumlu etkileyecektir.
Son belediye yasasıyla il özel idarelerinin kaldırılmasıyla yerelleşme ağırlıklı bir yönetim modelinde belediyelerinde önemi ve hizmetleri artmıştır. İş yükü artınca yerel yönetimler; eğitim MEB’in işi, sağlık Sağlık Bakanlığının işi, güvenlik Emniyetin işi diyerek amiyane tabirle kaytarırken kendini bundan uzak tutmuştur. Oysa İstanbul ölçeğinde yapılan bir araştırmada güvenlikte belediyeler, polisten sonra gelmektedir.
Yine İstanbul ile ilgili yapılan bir araştırmada en çok endişe duyduğunuz konu sorulmuş % 78 suç oranlarının artışı derken % 53 trafik her halde son birkaç yıldır da terör diyeceklerdir. Yine insanlara sormuşlar; İstanbul’un en önemli güvenlik sorunu nedir diye: Asayiş olayları, terör, tinerciler, sokak çocukları, mafya ve çeteleşme çıkmış.
Yerel yönetim ile merkezi yönetimlerin bir protokol içinde çalışması gerektiğini söylemiştik. Burada zabıtanın görevleri arasında da yer alan esenlik, sağlık ve huzurun sağlanması geniş bir güvenlik şemsiyesidir. Aynı zamanda, gecekondu ile mücadele, kaçak inşaat, seyyar satıcılarla mücadele, dilencilerle mücadele, trafiğin denetlenmesi, gayri sıhhi müesseselerin denetimi gibi önemli görevleri olan Zabıtamızın, personel sayısının eksikliği, özlük haklarındaki sorunlar nedeniyle yeterince etkili olduğunu göremiyoruz. İstanbul’da resmi 1800 Zabıta ile ne yapılabilir, varın siz düşünün. 300 tanede araçları var. Birkaç yıkımda emniyetle ortak çalışması dışında kamuoyuna yansıyan çalışmaları çok göz önünde değil. Kendi güvenliklerini sağlamakta bile zorlanıyorlar. %52 si şiddete bile maruz kalmış.
Yerel yönetimlerin hizmet alanına giren sokak ışıklandırmaları, otopark hizmetleri, sokakların temizliği, çöplerin alınması ve kontrol edilmesi, metruk binaların, boş arsaların, rehabilite edilmesi, sokak çocukları, tinerciler ve toplu taşıma araçlarının güvenliğinin sağlanması, koruyucu ve önleyici çalışmalar olarak kent güvenliğinde katkı sağlayıcı çalışmalar olarak karşımıza çıkmaktadır.
Değerli arkadaşlar son birkaç araştırma sonuçlarını sizlerle paylaştıktan sonra konuşmamı bitiriyorum. İstanbul’lulara sormuşlar;
Sokak çocukları güvenlik açısından tehlikeli midir? %65’i evet demiş,
Trafik ışıklarındaki satıcı ve dilenciler sorusunda % 60’ı evet demiş,
Peki metruk binalar? %73 ü evet demiş,
Bütün bu araştırmaların hepsinde ve çözümünde yerel yönetimler var.
Ve son olarak güvenlik nasıl iyileştirilebilir çözüm nedir? Diye bir soru sorulmuş. Öne çıkanlar ise şunlar;
1- % 62 si hızlı ve adil bir adalet sistemi istiyor,
2- Kamusal alanlara kurulan MOBESE gibi kameraların arttırılması,
3- Sokakların park ve bahçelerin daha iyi aydınlatılması,
4- Alkollü içeceklerin satıldığı yerlerin gece 11 den-12 den sonra kapatılması,
5- Sivillere silah satışının yasaklanması,
6- Metruk binaların, boş arsaların rehabilite edilmesi.
Değerli arkadaşlar hepimizin güvenli bir şehirde yaşama hakkı var. Bu mecliste ve ilçe meclislerimizde bu konunun daha sık ele alınması , yöneticilerin ve bizlerin taşın altına elimizi koyarak bu sorunu azaltacağımıza inanıyorum.
Saygılar sunuyorum. (15-12-2016) CHP İBB Meclis Üyesi Umit Yurdakul
(Araştırmalar; uluslararası stratejik kurumu, itü, odtü, ito, İü)